Sivas Bilgi Bankası /sivastr.com .. ZİYARETCİ NOTLARI / SİZDEN GELEN ÖZLÜ SÖZLER / ......
Yorum kayıt ve Bilgi Güncelemeleriniz içinform.gif (1343 bytes)doldurunuz...
 Sivas Bilgi Bankası /SivasHaber Kayıtları ziyaretcilerimiz ve ilgili kurumların bilgi girişi ve verilerini içermektedir...

   Sizden gelen "ÖZLÜ SÖZLER" "SERBEST KÜRSÜ" ve "ZİYARETCİ NOTLARI" iletileriniz için ilgili sayfaya bakınız...
SİVAS BİLGİ BANKASI :::ÖZLÜ SÖZLER
|*DİKKAT! *Sizde ÖZLÜ SÖZLER sayfasına mesaj yazabilir ve verilerinizi güncelleyebilirsiniz...Doğru tasnif için İl,İlçe,Köy adını belirtiniz...
 |*..
 NOT:
Mesajlarınıza yanıt vermek ve iletişimin sürekliliği açısından ulaşılabilir e-posta adresinizin aktif olmasına dikkat ediniz... Doldurduğunuz FORM'daki iletişim bilgilerinizin
 yayınlanmasını istemediğiniz satırlarının yanına (
*) işareti korsanız bu veriler sitede yayınlanmaz. Diğer veriler açık mesaj olarak ilgili sayfalarda bulundurulur. Sayfadaki verilerinizi
 GÜNCELLEME, Kayıt yenileme işlemleri için form.gif (1343 bytes)'u tekrar doldurunuz.. İLÇE- BELDE- KÖY-MEZRA ADI ve Aile SOYADI- LAKAP ve SOY bilgilerinizi belirtiniz...
 ÖZLÜ SÖZLER: Lütfen bilgi Güncellemelerinizde İl, İlçe, Köy adı belirtiniz... BÖLÜM DÜZENLEME: Hidayet Takcı e-ileti: htakci@yahoo.com
 
Benzeri notlarınız kaynak gösterilerek yayınlanacaktır...

Başarının Altın Kuralları
1- Hedefinizi belirleyin
2- Ayran gönüllü olmayın
3- Zigzak yapmayın
4- Güçlük ile başarısızlığı birbirinden ayırın
5- Cepheyi daraltın, dar cepheden hücuma geçin
6- Geçmişe bağlanmayın, ancak ders alın
7- Ustanın yanında çırak olun, işi öğrenin
8- Tek adam olma devrini kapatın
9- Show yapmayın
10- Başarıya ulaşanları inceleyin
11- Kendi çalışacağınız takımı kurun
12- Çekirdek kadroyu kaçırmayın
13- Başarıyı para ile mükafatlandırın
14- Adam yetiştirin ve takımınızı koruyun
15- Masada oturan yönetici olmayın
16- Takım arkadaşlarınıza saygı duyun
17- Çağdaş imkanlardan yararlanın
18- Bilgili olun, bilgi değişimini izleyin
19- En iyilerle çalışın
20- Parayı sevin
21- Ucuz adam olmayın
22- Ailenizle işinizi ayırmayı asla ihmal etmeyin
23- Kendi başınıza filizlenin
24- Yaşınızı işinize bulaştırmayın
25- Risk almaktan korkmayın
26- İşinize politika karıştırmayın
27- Devletle ticaret yapmayın
28- Başarıyı paylaşmayı bilin
29- Verginizi ödeyin
30- Topluma karşı saygılı olun
31- Adınızı temiz tutun
32- Daima güvenilir olun
33- Dünyada yalnız siz yoksunuz, başkaları da var
34- Yağcı olmayın, yağcılardan uzak durun
35- Hırçın olmayın
36- Başarıyı üstün güç olarak kullanmayın
37- Dinlenmeyi bilin
38- Küçük çevrenin içine kendinizi mahkum etmeyin
39- Rakiplerinizle dost olun
40- Farklı fikirleri ve kişileri dinleyin
41- Başarınızı, paranızı ve şöhretinizi taşımayı bilin
42- Başkalarını dinlemeyi bilin
43- Ayağınızı yorganınıza göre uzatın
44- Birçok işi aynı anda yapmayın
45- Özgün olun
46- Geçmişle vedalaşın
47- Yaşayarak ölün, yaşamadan ölmeyin
48- Bir numara olun
49- Değişen şartlara uyun
50- Arkanızda eser bırakmak için mücadele edin
Sakıp Sabancı

İTİBAR VE KARAKTER
-İtibarı, içinde yasadigin ortam belirler;
karakteri, inandigin dogrular...
-İtibar, sandigin seydir;
karakter oldugun sey...
-İtibar fotograftir;
karakter ise yuz..
-İtibar disardan gelir;
karakter icerden..
-İtibar, yeni bir topluluga girdiginde
sahip oldugundur;
karakter giderken elinde olan..
-İtibarin bir anda olur;
karakterin , omur boyunca..
-İtibarin bir saatte ogrenilir;
karakterin bir yilda aciga cikmaz..
-İtibar mantar gibi buyur;
karakter sonsuza kadar sure
-İtibar zengin veya fakir yapar;
karakterse mutlu ya da mutsuz.
-İtibar insanlarin mezar
tasina kazidiklaridir;
karakter meleklerin
TANRI huzurunda
senin icin soyledikleri..

ÇOOK KOMİK...

Bu hikaye kuru fasulyeye bayılan bir adamın Hikayesi. Fakat bu aşırı
düşkünlük her zaman onu utandıracak etkisini gösteriyormus. Birgün bir kıza
aşık olmuş. Evlenmeleri kesinleştiğinde "karım benim bu halime katlanamaz"
deyip fasulye yemekten vazgeçmiş. Evlendikten bir kaç ay sonra işten eve
gelirken yolda arabası arızalanmış. Kasabada yaşadıkları için evi arayıp
yürümek zorunda olduğunu ve geç gelebileceğini söyleyip telefonu kapatmış.
Yolun üzerinde bulunan bir cafe'nin yanından geçerken fırında fasulye kokusu
etrafını sarmış. Yolunun uzun olduğnu ve fasulye yese bile etkisinin eve
varıncaya kadar geçeceğini düşünmüş. İçeri girmiş cıkana kadar üc büyük
porsiyon yemiş. Tüm yol boyunca "pit-put"  ata ata eve gelmiş. Karısı onu
kapıda karşılamış ve heyecanla  "sevgilim sana akşam yemeğine en güzel
sürprizi hazırladım" demiş ve gözlerini bağlamış. Adamı masanın başına
oturtup bandı açmaması için söz almış. Bu sırada adam içinden bir tane daha
geldiğini farketmiş. Tam karısı gözündeki bandı  çıkaracakmış ki telefon
çalmış. Kadın gidip telefona bakmış. Karısı gittiği icin adam firsat bu
firsat deyip ağırlığını bir bacağına verip salmış. Sadece gürültülü çıktığı
ile kalmamış, bozuk yumurta gibi de kokmuş . Adam bir süre nefes alma
zorluğu çekmiş ve etrafındaki havayı dağıtmak için peçeteyi kullanmış. Tam
rahatladım derken yeni bir tane daha gelmiş. Ayağını kaldırıp "rriiiipppp"
diye salmış. Bu seferki hakikaten kocaman bir şeymiş. Camlar zıngırdayıp,
masadaki tabaklar yerinden oynamış ve bir   dakika sonra masadaki çiçekler
solmuş. Karısının hala telefonla konuşup konuşmadığına kulak kabartmış ve
söz verdiği üzere gözündeki bandı çıkarmamış. Neyse ki karısı konuşmaya
devam ediyormuş. Adam on dakika boyunca hep böyle salıp peçeteyle kokuyu
uzaklaştırmış. Telefondaki "bye-bye" lardan konuşmanın bitmeye yakın
olduğunu anlayınca (yalnızlığının ve özgürlüğünün sonunu işaret eden)
peçeteyi düzgün bir şekilde dürüp kucağına bırakmış ve ellerini üzerine
koymuş. Karısı geri döndüğünde tam bir masumiyet tablosu çizip memnun bir
şekilde gülümsüyormuş. Karısı uzun konuşmadan ötürü özür dilemiş ve
gözündeki bandı açıp açmadığını sormuş. Açmadığına dair söz alınca "sürpriz"
diye haykırmış.
Adam dehşetle doğum günü partisi için masanın etrafina oturmuş olan oniki
kişiyi görmüş.
Mutluluk için 20 öneriHayat zor, moraliniz bozuk ve yaşamınızda her şeyin çok kötü gittiğine inanıyorsunuz... Şimdi bunları düşünmekten vazgeçin! Hadi başlayın yazımızı okumaya... İnanın küçük ama etkili önerilerimizle bundan sonra kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz... Denemeye değer değil mi?
1-) Kişiliğinize aykırı bir şeyler yapın
Saç stilinizi değiştirin, yeni bir hobi edinin, hatta hiç tarzınız olmayan parlak kıyafetler giyin. Hadi ne duruyorsunuz? Sizin de çılgınlık yapmaya hakkınız var. Yaptığınız küçücük bir değişikliğin bile, hayatınızda büyük değişimler yaratacağına inanın.
2-) Çevrenizi değiştirin
Bunun için size yaşadığınız ülkeyi terk etmenizi önermiyoruz! Odanızdaki eşyaların yerlerini değiştirerek, işe gitmek için başka bir yol kullanarak günlük yaşamınızda değişiklik yapmanız mümkün. Yeter ki gerçekten isteyin.
3-) Gülmek için sebep yaratın
Gülmenin kendinizi daha iyi hissetmenizi sağladığını siz de çok iyi biliyorsunuz değil mi? O halde gülmek için mutlaka sebep aramanıza gerek yok, fırsatı siz yaratın. Nasıl mı? Komik bir filme ya da gece eğlenmeye gidin. “Artık ben bir anneyim kolay mı istediğim zaman dışarı çıkmak” diyorsanız işte size başka bir öneri. Bebeğinizle oyun oynayın. Onların attığı kahkahalardan daha eğlenceli ne olabilir ki?
4-) Endişelenmekten vazgeçin
Endişe ve üzüntüyle geçen her dakika sizi biraz daha strese sokuyor ve sağlığınızı bozuyor olabilir. Bu yüzden kendinizi yok yere üzmek yerine sorunlarınıza pratik çözümler aramaya çalışın. Ve sadece çalışmakla da kalmayın, bulun!
5-) Günü yakalayın
Yarın, gelecek hafta, hatta önümüzdeki ay için planlar yapmaktan bugünün farkına bile varamıyor musunuz? Öyleyse artık yarınları planlamaktan vazgeçin ve bugünü yaşamaya bakın. Böylece yaşadığınız her günden zevk almaya başladığınızı fark edeceksiniz.
6-) Kendinize zaman ayırın
Gün içinde yaptığınız işlerin bir listesini çıkarın ve gereksiz gördükleriniz hakkında bir kez daha düşünün. Yarından başlayarak saçma bulduğunuz tüm işleri unutun ve sizin için anlamı olan bir şeyler yapın.
7-) Çocukluğunuza dönün
Hayatın toz pembe göründüğü çocukluk günlerinizi hatırlıyor musunuz? Hani şu hiçbir şeyin umursanmadığı mutlu günleri? Peki anılarla yaşamak yerine tekrar çocuk olmaya ne dersiniz? Hadi, atlayın bisikletinize ya da koşun kırlara... Unutmayın, çocuk olmanın yaşı yok!
8-) Tatil yapın
Mutlaka egzotik ve uzun bir tatil yapmanıza gerek yok! Küçük bir hafta sonu seyahati bile dertlerinizi alıp götürmeye ve daha pozitif olmanızı sağlamaya yeter de artar bile.
9-) Başarı listesi hazırlayın
Yaşamınız boyunca elde ettiğiniz başarıları şöyle bir düşünün. Listenin ne kadar uzun olduğunu fark ettikten sonra gelecek günlerde elde etmeyi planladığınız başarıları da not edin. Ve bunları gerçekleştirmek için bir an önce kolları sıvayın.
10-) Elinizdekilerin değerini bilin
Bir eşiniz, bir bebeğiniz, bir işiniz, bir aileniz ve daha kim bilir hayatınızda daha ne güzellikler var. Onların kıymetini bilin.
11-) Alışverişin cazibesine kapılın
Size, kredi kartlarınızın limitini aşana kadar çılgınlar gibi alışveriş yapın demiyoruz, elbette! Ancak, şık bir etek, rengarenk bir bikini satın almanın da sıkıntılı anlarınızda sizi rahatlatacağından emin olun.
12-) Kendinizi ödüllendirin
Hem çalışmak hem de iyi bir eş, anne olmak kolay değil, elbette. İnsan arada sırada bir ödülü hak ediyor. Hadi siz de kendi kendinize bir ödül verin. Öğle tatilinde pahalı olduğu için gitmediğiniz ama çok sevdiğiniz lokantaya gidin, kocaman bir dilim pasta yiyin, sahilde yürüyüşe çıkın... Kısacası sizi ne mutlu ediyorsa o gün onu yapın.
13-) Sorumluluklarınızı sevin
“Mutluluk insanın sorumluluklarını sevmesidir” Bu sözü yıllar önce bir kitapta okumuştum. Düşünsenize eşinizin, bebeğinizin, işinizin, evinizin, ailenizin, annenizin size yüklediği sorumlulukları seviyorsanız mutlusunuz demektir. Sizce de öyle değil mi?
14-) Yürüyüşe çıkın
Temiz hava hem aklınızdaki sıkıntıları dağıtır, hem de size enerji verir. Bu güzel havalarda bebeğinizi yanınıza alarak parka gidin, sahilde yürüyün. Göreceksiniz hem size hem de bebeğinize mutluluk verecek.
15-) Tutkulu olun
Seksin eğlenceli olduğu kadar harika bir stres giderici olduğunu unutmayın! Hem ayrıca seks kalorileri yakmak için de ideal bir yöntem...
16-) Kendinizi şımartın
Çocuklarınızı güvendiğiniz bir arkadaşınıza ya da yakınınıza bırakın ve bir günü yalnızca kendinize ayırın. Bol köpüklü bir banyo hazırlayın ve vücudunuzu iyice dinlendirin. Banyo yaparken en beğendiğiniz parçayı dinleyerek gevşemeye çalışın.
17-) Düzenli egzersiz yapın
Spor sayesinde hem daha güzel görünebilir hem de yepyeni bir uğraş edinmenin zevkini yaşayabilirsiniz. Unutmayın ki spor, insanın vücudu kadar zihnini de dinçleştiriyor.
18-) Planlarınız konusunda kararlı olun
Yapmak istediğiniz işler listesindeki konuları hatırlamakta bile güçlük mü çekiyorsunuz? Öyleyse, bir an önce kararlı bir şekilde listedekileri uygulamaya geçin. Yapacaklarınız azaldıkça kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
19-) Bir tanıdığınızı mutlu edin
Bir arkadaşınızı ya da komşunuzu sevindirecek bir sürpriz yapın ya da onların dertlerine ortak olun. Bir başkasına yardım ederken kendi sorunlarınızın aklınızdan uçup gideceğini göreceksiniz...
20-) Hayatı sevin
Bir an durun ve nelere sahip olduğunuzu iyi düşünün. Hiçbir şeyin göründüğü gibi kötü olmadığına inanarak sahip olduklarınız için teşekkür edin.
Kişisel Gelişim Serisinden
Düşünceleriniz üzerinde gücünüz vardır.
Faaliyetleriniz üzerinde gücünüz vardır.
Zamanınızı istediğiniz gibi harcama üzerinde gücünüz vardır.
Davranışlarınız üzerinde gücünüz vardır.
Nelerden zevk aldığınıza karar verme ve hedefler koyup, bunları gerçekleştirme üzerinde gücünüz vardır. 
Bu güçler gerçektir; kolayca ulaşılabilirler. 
Başkalarının üzerinde kullanacağınız güçler aramak yerine, kendi sahip olduğunuz güçleri kendi işlerinizde
kullanmak daha verimlidir. En etkili güç sahip olduğunuz güç değil; kullandığınız güçtür. 
Daha fazla güç arayışı içinde olan kişiler genellikle sahip oldukları güçleri olumlu ve verimli kullanamayanlardır. En anlamlı güç, kullandığınız güçtür; sahip olmayı beklediğiniz güç değil...  Güçlüsünüz. Bunu daha iyi kullanmak, size daha çok şey kazandıracaktır. Güçlü ve etkileyici liderler ödünç veya yapay güç kullanmazlar; kendilerinde var olan güçleri kullanırlar. 
Sahip olduğunuz gücü kullanın, bu güç kullandıkça artar...
Bana kendimi önemli hissettir!
Herkes özeldir! Buna içtenlikle inanıyorum. Her birimiz kendimizi iyi duyumsamayı isteriz, ama bana kalırsa başkalarının kendilerini iyi duyumsamalarını sağlamak da bir o kadar önemlidir. Biriyle karşılaştığım her sefer onun üzerinde Bana Kendimi Önemli Hissettir! yazan, görünmez bir işaret olduğunu hayal etmeye çalışırım.
Bu işarete hemen cevap veririm ve sonuç harika olur.
Ne var ki kimi insanlar kendileriyle öylesine meşguldürler ki karşılarındaki kişinin de kendini önemli duyumsamak istediğini fark edemezler.
Bir toplantıda uzun süre kuyrukta bekledikten sonra şirketin satış müdürleriyle el sıkışma sırası bana gelmişti ve müdür sanki ben yokmuşum gibi davranmıştı. Eminim kendisi bu olayı anımsamıyordur, aslına bakarsanız beni ne kadar incittiğinin hiç farkına varmamıştır. Ama aradan bunca yıl geçmesine karşın, ben onları anımsıyorum; demek ki üzerimde güçlü bir etki bırakmış. O gün insanlar hakkında önemli bir şey öğrendim ve bunu hiç aklımdan çıkarmadım: Ne kadar meşgul olursan ol, karşındaki kişinin kendini önemli hissetmesi için ona zaman ayır!
Yıllar önce yeni bir araba almak istiyordum. İki renkli arabalar yeni çıkmıştı ve ben de kalbimi siyah bir Forda kaptırmıştım. Paramın yetmeyeceği şeyleri almaktan hiç hoşlanmadığım için arabayı peşin almak üzere para biriktirmiştim. Araba benim kendime yaş günü armağanı olacaktı. Paramı çantama koyup Ford satan bir galeriye gittim.
Besbelli satıcı beni ciddiye almıyordu. Eski arabamla galeriye geldiğimi görmüş ve yeni bir araba almaya gücümün yetmeyeceğini sanmıştı. O günlerde kadınlar erkekler kadar kolay kredi alamazlardı, bu nedenle de pek az kadın kendine araba alabilirdi. Biz satıcıların yağlı müşteri dediklerinden değildik. Ford satıcısı benimle zaman harcayacak değildi. Eğer özellikle bana kendimi önemsiz hissettirmeye çalışsaydı bunu daha iyi yapamazdı. Öğlende, yemeğe gideceğini söyleyerek benden izin istedi. O arabayı çok istiyordum, bu nedenle satış müdürünü görmek istedim. Ama kendisi dışarıdaydı ve saat birden önce dönmeyecekti. Ben de zaman geçirmek için yürümeye karar verdim.
Caddenin karşı tarafındaki bir Mercury galerisine girdim. Yalnızca şöyle bir göz atmak istiyordum, çünkü hala o siyah beyaz Fordu almaya kararlıydım. Galeriye sarı bir araba koymuşlardı ve arabayı çok beğenmeme karşın, etikette yazan fiyat, vermeyi planladığımdan yüksekti. Ama satıcı çok kibardı ve bana gerçekten önemsendiğimi hissettirdi. Doğum günüm olduğunu öğrenince özür dileyerek yanımdan ayrıldı ve birkaç dakika sonra konuşmamıza devam etmek üzere geri döndü. On beş dakika sonra da sekreter elinde bir düzine gülle geldi. Satıcı gülleri bana verip yaş günümü kutladı. Piyangodan büyük ikramiye kazanmış gibi oldum! Söylememe gerek yok herhalde, siyah beyaz Fordun yerine sarı Mercuryi aldım.
Satıcı satış yapmayı başardı, çünkü bana önemli olduğumu hissettirdi. Benim, eski bir arabaya binen bir kadın olmamla ilgilenmedi. Ben bir insandım ve ona göre bu, önemli olduğum anlamına geliyordu. Satıcı görünmez işareti görmüştü. her yönetici, Tanrının her bir insan içine büyüklük tohumları ektiğini anlamalıdır. Her birimiz önemliyiz ve iyi bir yönetici bu tohumları yeşertebilir. Çoğumuzun kendi müziğimizi çalmadan mezara girmemiz çok acıklıdır. Söylendiğine göre Tanrının bize verdiği yeteneğin yalnızca %10unu kullanıyor ve kalan %90ına hiç dokunmuyoruz. Yetmiş beş yaşında resim yapmaya başlayan Büyükanne Mosese bir bakın. O, dünyaca tanınan bir ressam oldu, ama herhalde yeteneği eskiden beri vardı. Büyükanne Moses Tanrı vergisi resim yeteneğini hiç farketmeseydi ne kadar kötü olurdu, değil mi?
Herkesin önemli bir iş başarma yeteneğine sahip olduğuna inanıyorum vebunu aklımdan çıkarmadan herkesi özel görüyorum. Bir yönetici de insanlar hakkında böyle bir duygu beslemelidir, ama bu numara yapmaya gelmez, çünkü bir tavırdır. Her bir insanın önemli olduğuna içtenlikle inanmalısınız.
Bu, temel derslerden biri, büyük olasılıkla daha önce çok kereler duyduğunuz bir şey. Ama onu size yine de anımsatıyorum çünkü iş dünyasındaki insanlar kendilerini işlerine öyle kaptırıyorlar ki onu uygulamayı unutuyorlar. Bana İş iştir, Mary Kay. İnsanlara böyle davranmak zorunda değilsiniz. Çalışanlarım benden kendilerini önemli hissetmelerini sağlamamı beklememeli. Bunun için para almıyorum diyorlar.
Ama büyük bir hata yapıyorlar. Bir yönetici tam olarak insanların kendilerini önemli hissetmelerini sağladığı için para alır. Çünkü insanların kendilerini önemli hissetmelerini sağlamak, onları daha iyi işler yapmaya güdüler. John Rockefeller Dünya üzerinde en çok para ödeyeceğim yetenek, insanlarla iyi ilişkiler kurma yeteneğidir demiştir. Yüksek moral, verimliliği artırmada önemli bir etmendir; bu da, her yöneticinin örgütündeki her bir bireyin benlik saygısını artırmak için çalışması gerektiği anlamına gelir.
İnsanlarla edindiğim yaşantılara dayanarak diyebilirim ki onlardan ne yapmalarını beklerseniz, onu yaparlar! Eğer iyi bir performans göstermelerini beklerseniz, iyi bir performans gösterirler; kötü bir performans göstermelerini beklerseniz, büyük olasılıkla beklentilerinizi gerçekleştirirler. Sizin yüksek beklentilerinizi karşılamak için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan vasat elemanların benlik saygısı az olan vasat üstü elemanlardan daha iyi çalışacaklarına inanıyorum. İnsanlar yeteneklerinin hiç dokunmadıkları %90ını kullanmaya güdüleyin, performanslarının birden arttığını göreceksiniz!
Bir yönetici insanların kendilerini önemli hissetmelerini nasıl sağlar? İlk önce onları dinleyerek. Onların düşüncelerine saygı duyduğunuzu gösterin ve görüşlerini dile getirmelerine izin verin. (Hem böylece birşeyler de öğrenebilirsiniz!) Bir arkadaşım bir keresinde bana büyük bir perakendecinin genel müdürünün ne yaptığını anlattı. Bu genel müdür, şube müdürlerinden birine Bana şimdiye kadar aklıma gelmemiş bir şey söyleyebileceğini sanmıyorum. Bu nedenle ben sana sormadıkça ne düşündüğünü söyleme. Anlaşıldı mı? demiş. Bu şube müdürünün benlik saygısının ne denli azaldığını bir düşünün. Bu sözler onun bütün benlik saygısını tüketmiş ve performansını çok kötü etkilemiş olmalı. Birinin benlik saygısı azaldığı zaman enerji düzeyi de düşer. Öte yandan bir insana kendini çok önemli hissettirdiğiniz zaman, onun bulutların üzerine çıkmasını sağlarsınız ve enerji düzeyi hızla yükselir. Adrenalin salgısı artar ve kedi yavrusu bir kaplana dönüşür!
Yetkisiz Sorumluluk Yıkıcı Olabilir
İnsanlar sorumluluk aldıkları zaman da kendilerini önemli hissederler. Ama yetkisiz sorumluluk bireyin benlik saygısı açısından yıkıcı olabilir. Küçük bir kız çocuğuna, küçük kardeşine bakması görevi ilk verildiğinde onun nasıl bir tepki gösterdiğini farkettiniz mi? İçi heyecanla kıpır kıpır olur, çünkü bir büyük konumuna erişmiştir. Ama eğer küçük kıza kardeşine bakma sorumluluğu verilirse, kardeşi kötü bir şey yaptığında onu erkenden yatağa gönderme yetkisi de verilmelidir. Perakende mağazasının genel müdürü, şube müdürünü dinlememekle kalmayıp karar verme yetkisini de elinden almıştır. Sonuç olarak benlik saygısı azalan şube müdürü şirketten ayrılıp büyük bir rakip şirket için çalışmaya başlamıştır. Yeni işinde kendisine hem sorumluluk, hem de yetki verilen müdür, kendini iyi hissetmeye başlamış ve yeni işverenine yenilikçi satış kavramlarıyla katkıda bulunmuştur. Katkısı o denli değerli olmuştur ki müdür, hızla, eski işindekinden daha yüksek bir konuma yükselmiştir. Bir avukat bana, şirketinin, yerel bir bankanın çalışanları için düzenlediği toplantıyı anlatmıştı. Ortaklarından biri öğle yemeği için gerekli ayarlamaları yapmaktan sorumluymuş ve yakındaki bir restorandan soğuk meze getirtmiş. Hukuk şirketi banka çalışanları üzerinde iyi bir izlenim bırakamamış. Bir kaç hafta sonra, şirketin kadın çalışanlarından birine öğle saatinde bir başka banka için yemekli bir toplantı için yetki ve sorumluluk verilmiş ve biraz daha fazla para tahsis edilmiş.
Yemeğin şirket için ne denli önemli olduğunu bilen kadın bu sorumluluğun kendisine verilmesinden onur duymuş. Bir gece öncesinden evde soğuk meze hazırlamış ve binadaki bir restorandan da sıcak yemek getirtmiş. kadın ev sahibeliği yaparak, bankacıların her birini kapıda karşılamış. Harika bir iş çıkarmış, çünkü yemeği düzenleme sorumluluğu onun kendini önemli hissetmesini sağlamış. Yemek çok başarılı geçmiş. Bankacılardan, yemeğin ne denli güzel olduğuna ilişkin notlar gelmiş ve kısa süre sonra banka hukuk işlerinin bir kısmını bu şirkete vermiş.
İnsanların Onları Takdir Ettiğinizi Bilmelerini Sağlayın
Elemanlarınıza sık sık onları ne kadar takdir ettiğinizi söylemenizi öneriyorum. şimdiye kadar takdir edilmek istemeyen bir tek kişiyle karşılaşmadım. Ve eğer siz takdir edilmek istemiyorsanız bile, başkalarına takdirlerinizi ifade etmeniz gerekir. Yalnızca işe zamanında gelmek bile söz konusu olsa, işe zamanında gelen kişiye dakikliğin sizin için önemli olduğunu söyleyin. Jack, her sabah saat tam sekizde büroda olman harika. Dakik insanları hep takdir etmişimdir. Bunu bir elemanınıza söyleyin, bir daha işe geç kalmadığını göreceksiniz. Beki de birinin nezaketinden ya da uysallığından hoşlanıyorsunuzdur. Her insanda takdire değer bir özellik vardır. Bunu sır gibi saklamayın, onun da bilmesini sağlayın! Mary kay Cosmeticste güzellik danışmanlarımızı ve satış yöneticilerimizi onurlandırmanın önemine inanırız. Bütün diğer çalışanlar arasında kendimi en çok onlarla özdeşleştiririm, çünkü uzun yıllar satıcı olarak çalıştım. Benim satıcıları takdir etme tutumum bütün şirkete yayıldı. Örneğin, satıcılarımız merkez büromuza geldikleri zaman bir tek önlerine kırmızı halı sermediğimiz kalır. Şirkette çalışan herkes onları krallar ve kraliçeler gibi ağırlar.
Şimdiye kadar büyük olasılıkla duymuş olduğunuz gibi, satış hacmine göre satış yöneticilerimize birer pembe Cadillac veriyoruz; bildiğim kadarıyla biz bu kadar çok sayıda insana bu kadar güzel bir araba veren tek şirketiz. Cadillacları seçmemizin nedeni bu arabaların her zaman mükemmelliği yansıtmaları. Bir Mary Kay danışmanı pembe bir Cadillaca biniyorsa, bu gerçekten tekerlekli bir kupadır ve o kişinin çok iyi bir iş çıkardığının göstergesidir. Onun şirketimiz için çok önemli olduğuna işaret eder. Ve elbette o danışman da bu önemli konuma bir kez eriştikten sonra ayrılacağından vazgeçmeyi hiç istemeyecektir. Biz uçakların hep birinci sınıf bölümüne bineriz; biraz pahalıya gelse de buna değer, çünkü çalışanlarımızın kendilerini önemli duyumsamaları önemlidir. En üst düzey satış müdürlerimizi ve eşlerini her yıl Hong Kong, Bangkok, Londra, Paris, Cenova ve Atina gibi yerlere lüks tatillere göndeririz. Hiç bir masraftan kaçınmayız ve Concorde ile uçmak, Aşk Gemisinde seyahat etmek, Parisin seçkin V. George Otelinde süit tutmak biraz pahalıya gelse de, bu, insanlara şirketimiz için e denli önemli olduklarını göstermemizin bir yoludur.
Debdebeye ve törenlere alışık olan kentlerde bile bayağı dikkat çekeriz. Sokaklarda insanlar durup, şirketimizde çalışan güzel kadınların otelden limuzinle ayrılışını izler ve onların kim olduklarını merak ederler. Bu kadınlar da kendilerini kraliyet ailesinin üyeleri gibi hissederler ve bizim için zaten öyledirler!
Başlangıçtan beri çalışanlarımızla birlikte her zaman en iyiyi seçtik. Eğer bir şey çok pahalıysa tutumlu davranmak yerine ondan tümden vazgeçeriz. Örneğin yılda iki tane mütevazi yemek vermek yerine bir tane seçkin şölen vermeyi yeğleriz. Neden mi? Birinci sınıf bir restoranda yemek yemenin size kendinizi ne kadar önemli hissettirdiğini bir düşünün. Her şey mükemmel: Teşrifatçının sizi güleryüzle selamlaması, mükemmel hazırlanmış yemekler, her şey. Bu, size daha az özel bir yerde yaşamadığınız bir doyum duygusu verir.
İyi bir restoran müşterilerinin kendilerini özel hissetmeleri için nasıl uğraşırsa, biz de insanlarımıza bu duyguyu tattırmak için her şeyi yaparız. Eğer elemanlarımız kendilerini özel duyumsamazlarsa işimizi iyi yapmıyoruz demektir. Bence her yöneticinin o görünmez işareti anımsaması şart:
Bana Kendimi Önemli Hissettir!
Mary Kay Ash
Mary Kay Cosmeticsin Kurucusu ve Başkanı
Eski Öğretim Görevlisi
---------
31  MAYIS : SİGARASIZ GÜN
Sigara, kimileri için  “vazgeçilmez dost” , kimileri için de  “ömür törpüsü” özelliklerine sâhiptir. Tütün’ün Anavatanı Amerika’dır. İnsanlık, sigara  ile 1500’lü yıllarda tanıştı. Antil Adaları’ndan İspanyol gemiciler
tarafından İspanya’ya  getirildi. Dünyaya oradan yayıldı. Anadolu’ya gelişi   ise, Venedikli tüccarlar aracılığı ile,  1605 yılında  oldu. Tütün, başlangıçta Amerika’da yaşayan yerli halkın önemli günlerinde ve   toplantılarda,  dostluk simgesi olarak çubuk ucunda içilirdi. Sonra her   vesile ile içilir oldu. Zamanla insanlar sigara bağımlısı oldular. Buna   kibarca “tiryakilik”  denildi. Bu gün olduğu gibi, yaygın kullanımın   başladığı günlerde de sigara aleyhtarlığı vardı. Sebep olduğu rahatsızlıklar  dile getiriliyordu. Çalışmalar etkili olmamış ki, sigara içenlerin sayısı  her geçen gün artmış. İstatistikler, 1940 – 1990 yıllarındaki   sigara  tüketiminin %  200 oranında arttığını ortaya koyuyor.   Dünya Sağlık
teşkilâtı (WHO)’nun verilerine göre  son 25 yıl içerisinde  kanserli   hastaların  % 90’ının sigara tiryakisi olduğu ve sayılarının da 50 milyon  civarında bulunduğu belirlendi. Sigara tüketiminin ve tiryakilerin sayısının   artışındaki bu artış hızı aynen devam ederse, önümüzdeki 50 yıl içerisinde    500 milyon kişinin sigaranın yol açtığı kanserden hayatını kaybedeceği  tahmin ediliyor.
Tütün ve sigara, ekonomide muazzam bir sektördür. Buna rağmen insanları   sigarayı bırakmaya yönlendiren günler düzenlenebilmektedir. Toplu taşıma   araçlarında sigara içilmesi yasaklanabilmekte, devlet dâireleri, metro gibi   umumun girip çıktığı  yerlerde sigara içenlere ağır cezâlar   verilebilmektedir. Çünkü sigaranın zararları herkesçe bilinmektedir.

Araştırmalar sonucunda tütün ve sigarada bulunan zararlı ve zehirli maddeler  şöylece belirlenmiştir: Polonyum-210 : Kanser hastalığına yol açan madde.  Radon:   Radyasyon etkisi yapar. Metanol :  Füze yakıtı içerisinde bulunur,   zehirlidir. Tolüen : Halk arasında Tiner olarak bilinen maddedir, uyuşturucu   etkisi yapar. Kadmiyum :  Pil ve akü imâlâtında kullanılır, zehirlidir.   Bütan gazı:  Bilinen LPG gazıdır. Tüp gaz olarak da anılır. Bilindiği gibi,  intihar amacıyla da kullanılmaktadır. DDT : Böcekleri öldürmekte kullanılan   zehirdir.  Hidrojen siyanür:  Altın madenciliğinde kullanılır. Bilindiği  gibi  zehirli bir madde olan siyanür kullanıldığı için altın madenciliğinin  yasaklanmasın isteyen güçlü sivil toplum kuruluşları vardır.   Onlar,  enerjilerinin bir bölümünü de sigaranın  zararlarını anlatmak için  kullansalar ne iyi olurdu. Aseton : İçerisinde  tiner benzeri maddeler  vardır. Naftalin:   Elbiseleri güve zararlılarından korusa bile, insana  zarar veriyor. Arsenik: En kuvvetli zehirlerden biri. Amonyak:   Tuvaletlerin  temizlenmesinde kullanılsa bile, insanların solunum organlarında öldürücü   yönde etkisi var. Karbon:  Kirli havanın içerisinde bulunan zehir. Nikotin :  Uyuşturucu etkisinde bir madde. Sigarada ayrıca taksit maddeler de var.

Sigaranın sebep olduğu olumsuzluklar da şöyle sıralanıyor: Gırtlak ve nefes   borularında iltihaplanma, kalp krizi, tansiyon yükselmesi, damar sertliği ve   tıkanması, beyinde felç, bunama. Gözlerde katarakt ve ileri yaşlarda körlük.   Akciğer kanseri, bronşit, mide kanaması,ülser ve mide kanseri. Hamilelerde   düşük, sakat ve eksik doğum, rahim kanseri.  Sigaranın faydaları da olduğu söylenir. O faydalar da şöyle sıralanıyor:
Sigara tiryakisini köpek ısırmaz: Çünkü bastonla gezer.
Evine hırsız girmez : Çünkü gece sık sık öksürür, evde uyanık biri olduğu   kanaatini uyandırır.
Sigara tiryakisi yaşlanmaz.  Çünkü genç yaşta ölür.
-------
ŞİDDETLE İSTEMEK
Neyi başaracağınız, neyi, nasıl ve ne kadar istediğinize bağlıdır.
· Ne kadar güçlü olacağınızı ne kadar şiddetli istediğiniz belirler.
· Baş döndürücü bir başarıya imza atabilmek için baş döndürücü işler yapmaya değil, baş döndürücü arzulara sahip olmaya ihtiyacımız var.
· Ne kadar arzularsanız o kadar enerjiyi, o kadar gücü, o kadar emeği amacınız uğrunda feda etmeye hazır olursunuz.
· Gerçek hedefi  öylesine arzularsınız ki onu elde etmeye çalışırken   açlık hissetmezsiniz, aklınıza eğlence gelmez, uykularınız kaçar.
· Başarmak isteyen, tüm gemilerini yakmalı ve girdiği yoldan geriye dönüşü imkansız hale getirmelidir.
· Uçak bir kere yükseldi mi artık kolay uçacaktır. Aşk bir kalbe girdi mi başka bir sevgilinin girmesine izin vermez.
· Önemli olan nereden başladığınız değil, nereye varmak isteğinizdir.
· Büyük olmak istiyorsanız, dağları sırtınızda taşımaya hazır olmalısınız.
· Hiç kimse bir şeyi elde edebileceğine inanmadığı sürece  onu elde etmeye hazır değildir. Ne kadar hazır olduğunuzu ne kadar arzuladığınız belirler.
· Salonunuzda suladığınız çiçek nasıl yeşerirse, kalbinizde beslediğiniz hedef de öyle yeşerir; çiçeğin gıdası su, hedefin gıdası tekrardır.
· Önemli olan arzuyu her gün canlı tutmayı başarmaktır. Yaptığımız en büyük hata ihmal etmektir, ısrar etmemektir.
· Büyük insanlar çirkin konuşmaları dinlememek için çok özen göstermişlerdir.
· Bir defa inandınız mı, inanılmaz işleri başarırsınız. Ama bir defa inanmadınız mı, tüm kainat sizi engellemek için seferber olur.
· Öğrenmeyi zevkli kılan öğrendiklerimizin arzularımızla ilişkili olmasıdır.
--------------------
ÖZLÜ SÖZLER...
• İnanmak ile bir dağı yerinden oynatabilirsiniz. Başarabileceğinize
inanarak başarıyı elde edebilirsiniz.
• “Bu nasıl yapılır” daima yapabileceğine inanan kişilerin kapısını çalar.
• Lidere saygı duyun ama ondan daha iyi olmaya çalışın.
• Kişi kendi düşüncelerinin ürünüdür. Onun için büyük düşünün...
• Sıradan bir insanın öne sürdüğü tüm bahaneler, başarılı insanlar
tarafından da ileri sürülebilecekken, sürülmemiştir.
• Zekanızı yönlendiren düşünce, zeka gücünüzün miktarından daha önemlidir.
• Vazgeçmemek, yapabilmenin %95’ idir.
• Doğuştan varolan kabiliyetlerin miktarını artırmak konusunda çok fazla şey
yapamayız, ancak sahip olduğumuz şeyleri kullanma biçimini elbette
değiştirebiliriz.
• Beynini gerçekleri saklamak için bir depo olarak kullanacağına, onu
düşünmek için kullanmaya çalış
• Eylem korkuyu tedavi eder
• Dünyanın bizim üstümüze koyduğu fiyat etiketi, bizim kendimize biçtiğimiz
değerle neredeyse aynıdır
• İnandığınız zaman aklınız o şeyi yapmanın yollarını bulur
• General Electric Sloganı: 'En önemli ürünümüz ilerlemektir.'
• Diğer insanların kendilerini önemli hissetmelerine yardımcı olmak, sizi de
daha verimli yapacaktır.
• Zaferin karşılığını almak yerine, onu kazananlarla paylaşarak yatırım yap
• İsmi doğru telafuz et ve doğru yaz. Eğer tersi olursa, onun önemsiz birisi
olduğuna inandığınızı düşünecektir
• Övgü kuvvettir. Üstlerinzden aldığınız övgüyü çalışanlara dağıtın.
Sistem Yayıncılık – 1959
Dr. David Joseph Schwart
---------
DOSTLUKLAR  VARDIR
Yüzyüze dostluklar vardır;
Güneşle ayçiçeğinin dostluğu, böyle bir dostluktur mesela. Ayçiçeği sabahtan akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten...

Uzak dostluklar vardır;
Denizlerin ortasındaki bir adayla, dağların arasındaki bir göl,  birbirlerinin uzak dostlarıdır. Dostluklarını gündüz kuşlarla, gece  yıldızlarla iletirler birbirlerine...

Sessiz dostluklar vardır;
Dilsiz bir adamla, duymayan bir başka adamın elleri arasında sessiz bir  dostluk oluşur.Herşeyden konuşur sessizce bu eller...

Zorunlu dostluklar vardır;
Pazar ile Pazartesinin dostluğu gibi. Pazar ağır bir gündür, Pazartesi hızlı
bir gün... Ayak uyduramazlar birbirlerine. Ama dost olmak, yanyana durmak  zorundadırlar...

Uzun dostluklar vardır;
İkindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine kavuşurlar ve uzun boylu bir dostluk oluşur aralarında...

Günün birinde ölen dostluklar vardır;
Bir bahçe içindeki ahşap ev ile yanıbaşında duran ceviz ağacının dostluğu
gibi..Bir gün kocaman elli adamlar ve kocaman gövdeli makineler o bahçeye
girip de, bir süre sonra evin ve ceviz ağacının yerinde asık suratlı binalar
yükseldiği zaman ölen dostluklar...

Vakitsiz dostluklar vardır;
Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce dostu oluverir gözlerimizin... Ya da ayrılırken verilen bir dal karanfil ellerimize o anda gelen  dostluktur...

Bakımsız dostluklar vardır bir de...
Zaten var, zaten dostuz deyip yıllarca bir telefonun, bir kaç cümlelik  mektubun bile çok görüldüğü dostluklar...
HİÇ BİR DOSTLUĞUN BAKIMSIZ KALMAMASI DİLEĞİYLE...
-----
MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN SAMSUN'A HAREKETİ
OĞUZ ÇETİNOĞLU
16 Mayıs 1919, yakın tarihimizde çok önemli bir gün. Anadolu'daki İstiklâl   Savaşı'nın başlaması, bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa'nın görevli olarak   Samsun'a gitmek üzere İstanbul'dan hareket etmesiyle şekillenmiştir. Her ne kadar bu tarihten önce Anadolu'da önemli çalışmalar var idiyse de o  çalışmalar tamamen mahallî ve biri birinden kopuk ve askerî disiplinden  uzaktı. Bu çalışmalar, Mustafa K. Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı  ile disiplin altına alındı. Anadolu'da düşman işgaline karşı koyma amaçlı  mahallî çalışmalar, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile millî bir hüviyete  büründü. M. Kemal Paşa'nın İstanbul'dan hareketi, tarihin az bilinen safhalarından  biridir. Buna rağmen çok tartışılmıştır.
* * *
8 Şubat 1919'da Fransız Ordusu Başkomutanı, beyaz bir atın üzerinde  İstanbul'a girdi. Bu giriş, Türklerde bir arayışın başlamasına yol açtı:  Düşmanla silâhlı mücâdeleye girişilmeliydi ! Fakat nasıl ve kimin  komutasında ? Harbiye Nezâreti'nde uzun müzâkerelerden sonra Mustafa Kemal  Paşa'nın üzerinde anlaşmaya varıldı. Kendisine verilecek görev de  belirlenmişti: Ordu müfettişliği. Durum, Harbiye Nâzırlığı tarafından  Sadrâzam Dâmâd Ferid Paşa'ya şu tezkire ile iletildi: "Mirliva Mustafa  Kemal Paşa Hazretleri, Dokuzuncu Ordu müfettişliğine tâyin olunmuş ve  keyfiyet Pâdişah eşiğine arz edilmek üzere Sadâret makamına arz  kılınmıştır." Harbiye Nezâreti'nin bu tezkiresine, Sadâret olumlu cevap  vermiş ve aynı gün Pâdişâha arz etmiş, Pâdişah Sultan Mehmed Vahideddin Han  da aynı gün imzalamıştır. Sultan; M. Kemal Paşa'yı, şehzâdeliği döneminde gerçekleşen Almanya  seyahatinden tanıyor, takdir ediyor ve seviyordu. Cumhuriyetçi fikirlere  sâhip olduğunu bilmesine rağmen tâyin kararını bekletmeksizin imzaladı.  Karar, 30 Nisan 1919 günü, (Bir başka kaynakta belirtildiğine göre 5 Mayıs  1919'da) o tarihlerde Resmî Gazete hükmünde olan Takvim-i Vekayi'de  yayınlandı. Mustafa K. Paşa, Harbiye Nâzırı olmayı arzu ediyordu. Anadolu'ya geçtiğinde  daha yararlı olacağı söylenerek ikna edildi. M.Kemal Paşa ve beraberindekiler, Samsun'a deniz yolu ile gideceklerdi.  Fakat İstanbul Boğazı'ndan çıkışlar vize ile olabiliyordu. Vize, Sultan  Mehmed V. Han'ın bizzat devreye girmesi ile alındı. 14 Mayıs 1919'da Sultan, (günümüz Türkçesine çevrilen şekliyle) M. Kemal  Paşa'ya şu mektubu gönderir: Yâverlerimden Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa'ya ! Dünya Savaşı'nın müttefikler tarafından kaybedilmesi üzerine ortaya çıkan  siyâsî durum, ceddimin toprağını, hilâfet ve saltanat makamını zor ve  tehlikeli bir duruma sürüklemiştir. Hükümetimin kararı uyarınca tâyin   edildiğiniz bölgede düzenin sağlanmasının, râzı olamayacağım durumların   önlenmesinin, saldırıların defedilmesinin, milletimin dokunulmazlığının   sağlanmasının ve ülkemin saldırgan ellerden kurtarılması için gayret   gösterilmesinin, hükümdarlara mahsus selâmlarımla birlikte, askere tebliğini   emrederim." Hareket günü belirlendikten sonra, 15 Mayıs 1919 Perşembe günü, Mustafa K.  Paşa, Yıldız Sarayı'nda Pâdişah Sultan M. Vahideddin Han'a, vedâ ziyaretine  gider. Sadrâzam, Paşa'yı Padişâha: "Mustafa Kemal Paşa kulunuz, Yunanlıları  topraklarımızdan çıkarabilecek kaabiliyettedir." Diyerek takdim etti.  Sultan, Paşa'yı tanıdığını belirterek sırtını sıvazladı ve "Allah muvaffak  etsin." Duâsıyla karşılık verdi. Bu ziyâretle, yalnızca Osmanlı tarihinin  değil, bütün Türk tarihinin en önemli ikili görüşmesi gerçekleşir. Görüşme,  Yıldız Sarayı'nda Küçük mabeyn odasının yanındaki kütüphânede, (Mustafa  Kemal Paşa'nın ifadesiyle) dizdize denilebilecek yakınlıkta gerçekleşir.  Sultan, Paşa'nın gözlerinin içine bakarak iltifatlarda bulunur. Ve sonunda,  "Devleti kurtarabilirsin !" Der. Paşa cevap verir: "Hakkımdaki teveccüh ve  itimada arz-ı teşekkür ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime   emniyet buyurunuz. Emriniz olursa, hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım." Görüşmede son sözü Sultan söyler:  "Muvaffak ol !"  Ertesi gün 16 Mayıs 1919 Cuma'dır. Sultan, Yıldız Camii'nde Cuma namazını  kılmış, mahfil-i humâyuna geçmiştir. Odada 4 kişidirler: Sultan, Sadrâzam  Dâmad Ferid Paşa, Başyâver Avni Paşa ve Mustafa Kemal Paşa. Bir gün önceki  İzmir'in işgali üzerine herkes fevkalâde üzgündür. Yaşadıkları elem,  gözlerde ve yüzlerde okunmaktadır. Orta yerde bir masa vardır. Ve masanın   üzerinde bir Kelâm-ı Kadim... Herkes ayaktadır. Sultan ve Paşa, aynı anda ikişer adım atarak masanın  yakınına gelirler. Mustafa Kemal Paşa, sağ elini Kur'an-ı Kerim'in üzerine  saygılı bir hareketle koyar. Sol elinde tuttuğu kâğıda bakarak şu sözleri  söyler: "Hükümet tarafından düzenlenip Pâdişah tarafından tasdik edilmmiş 21 maddelik tâlimata uyarak Halife Hazretleri'nin emirleri dâhilinde, tam bir   sadakatle görevimi yerine getireceğime vallâhi billâhi." Kısa merâsimin son sözünü yine Sultan söyler: "Cenab-ı Allah muvaffak  etsin !" Mustafa Kemal Paşa, törenden hemen sonra, kendisini Samsun'a götürecek olan   Bandırma Vapuru'na gider. Samsun Senatörü merhum Dr. Fethi Tevetoğlu'nun   Atatürk'le Samsun'a Çıkanlar" isimli eserinde, Mustafa Kemal Paşa'nın   beraberindeki zevatın isimleri şöyle verilir:
01- Üçüncü Kolordu Komutanı Miralay Refet (Bele)
02- Müfettişlik Erkân-ı Harbiye Reisi: Miralay Kâzım (Dirik, Manastırlı)
03- Müfettişlik Erkân-ı Harbiye İkinci Reisi: Kaymakam Mehmed Ârif Bey
04- Müfettişlik Birinci Şube Müdürü: Binbaşı Hüsrev (Gerede)
05- Müfettişlik Topçu Komutanı: Binbaşı Kemal (Doğan)
06- Müfettişlik Sıhhıye Reisi: Miralay İbrahim Tali (Öngören)
07- Müfettişlik Sıhhıye R. Muavini: Binbaşı Dr. Refik (Saydam)
08- Müfettişlik Başyâveri: Yüzbaşı Cevat Abbas (Gürer)
09- Erkân-ı Harbiye'den: Yüzbaşı Ali Mümtaz (Tunay)
10- Erkân-ı Harbiye'den: Yüzbaşı İsmail Hakkı (Sadıkoğlu - Ede)
11- Emir Subayı: Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersev)
12- Karargah Komutanı: Yüzbaşı Mustafa Vasfi (Süsoy)
13- Erkân-ı Harbiye Reisi Yâveri: Mülâzim-i Evvel (Üsteğmen) Hayati
14- İâşe Zâbiti: Mülâzim-i Evvel Abdullah
15- Refet (Bele) Bey'in Yâveri: Mülâzim-i Evvel Hikmet
16- Mustafa Kemal Paşa'nın Yâveri: Mülâzim-i Evvel Muzaffer (Kılıç)
17- Şifre Birinci Kâtibi: Faik
18- Şifre Kâtip Yardımcısı: Memduh (Atasev)
Bandırma Vapuru'na ayrıca üç binek atı ve bir otomobil bindirildi. Osmanlı   Devleti'nin son Bahriye Nâzırı Hüseyin Rauf (Orbay) ve beraberindeki 4  kişi, yukarıdaki 18 kişiye Amasya'da katıldılar. Samsun'a giderken Mustafa Kemal Paşa'ya verilen görevler konusunda çelişkili  bilgiler vardır: * Sovyet ilim adamı A. Novicev, M. Kemal'in Samsun'a gönderilmesini sağlayan  belgeleri inceliyor. İncelemenin sonucunu Doç. Dr. Yalçın Küçük, Türkiye  Üzerine Tezler - Halk Hareketinin Bastırılması isimli kitabında Türkçe'ye  şöyle aktarıyor: "Halkın elindeki silâhların toplanması..." (Cilt: 2, Sayfa:  707)
* Şevket Rado: "Anadolu'yu düşmana karşı ayaklandırmak..." (Tarih ve   Edebiyat Dergisi, Mayıs - 1981)
* Mustafa Kemal Atatürk: "Beni Anadolu'ya gönderenler, İstanbul'dan  uzaklaşmamı arzu ediyorlardı. İcat ettikleri sebep ise; Samsun ve  havâlisindeki asayişsizliği mahallinde görüp tedbir almak... idi. (Nutuk.  Millî Eğitim Bakanlığı Yayınevi, Cilt: 1, Sayfa: 9)
* On iki yıl süre ile Atatürk'ün hizmetinde bulunan Cemal Granada,  Atatürk'ün Uşağı İdim." ismi ile yayınladığı hâtıra kitabında, Atatürk'ün   "Beni Millî Mücâdele' yi başlatmak için Samsun'a gönderen Sultan   Vahideddin'dir." Dediğini yazıyor.
*Gazeteci - Yazar Falih Rıfkı Atay da, uzun yıllar Atatürk'ün yakın  çevresinde bulunan bir insan olarak (belki de Cemal Granada'ya dayanarak)  Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'ya, Sultan Vahideddin Han'ın gönderdiğini  yazar. (19 Mayıs 1957 tarihli Dünya Gazetesi)
* Yazar Niyazi Ahmet Banoğlu, Atatürk'ün İstanbul'daki Hayatı" adlı   eserinde, bizzat Atatürk'ün ağzından dinlediği olayı şöyle naklediyor:
"Yıldız Sarayı'nın ufak bir odasında, Sultan ile âdetâ diz-dize denecek   kadar yakın oturduk. Bana: "Paşa, Paşa... şimdiye kadar devlete çok hizmet  ettin. Bunların hepsi bu kitaba girmiştir. Bunları unutun. Asıl, şimdi   yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Devleti kurtarabilirsin" Dedi.   (Cilt: 1, Sayfa: 54)
* Atatürk'ün yakın arkadaşı Cemal Bolayır anlatıyor: "Atatürk, Cuma   namazından sonra Pâdişâha vedâ edip Beşiktaş'taki iskeleye geldi ve  uğurlamaya gelenderin ellerini sıktıktan sonra kendisini vapura götürecek
olan istimpota bindi."
* Atatürk'ün sofra arkadaşlarından gazeteci ve politikacı Asım Us da konu  ile ilgili bildiklerini çeşitli dergilerde yayınlamıştır. Anlattıkları,  yukarıdaki bilgileri doğrular mâhiyettedir.
* 21 Aralık 1987 tarihinde, TRT 1'de yayınlanan Zekâi Yiğitler'in  hazırladığı Tarihten Yapraklar programında şunlar söylendi: "Osmanlı  Hükümeti, Samsun ve havâlisine geniş yetkiler verilmiş bir komutanın  atanmasını kararlaştırdı. Bu amaçla 9. Ordu Müfettişliğine Mustafa Kemal  Paşa getirildi. Pâdişah onu uğurlarken: 'Siz akıllı bir kumandansnız.
Arkadaşlarınızı aydınlatacağınızdan ve doğru yolu göstereceğinizden eminim   diyordu.'
* Sultan Vahdeddin Han'ın eski yâveri Ali Nuri Bey, "Mustafa Kemal Paşa  için, İngilizler'e, Şark Ordusu'nun silahsızlandırılması görevi verildiği  bilgisi ile yola çıkması izni alınmıştı." Diyor. Sultan Mehmed Vahdeddin Han, ülkesini terk ettikten sonraki bölümü de dâhil  olmak üzere, hayatının hiç bir döneminde, "Muzaffer Komutamın" Dediği  Mustafa Kemal Paşa aleyhinde tek bir söz söylememiş ve söylenmesine izin  vermemiştir:
* Sultan'ın torunu Hümeyra Özbaş anlatır: "Şahbaba, San Remo'da iken, Paşa   aleyhinde sözler içeren bir şarkıyı, herhangi bir art niyetim olmadan  mırıldandığımı duymuştu. Beni yanına çağırdı ve çok sâkin, mütehakkim bir  ses tonuyla: 'O benim Muzaffer komutanımdı. Vatanı, düşmandan kurtardı.'  Diyerek ve nâzikçe, şarkının söylenmesinden hoşnut olmadığını ortaya  koymuştu.
* Kurtuluş Savaşı'na katılan, Cumhuriyet döneminde Donanma Komutanlığı   yapan, soyadı kanunu çıkınca İldeniz soyadını alan Fahri Bey, Şehzâde   Ertuğrul Efendi'nin öğretmenidir. Saraya rahatça girip - çıkabilen bir   kişidir. Aynı Fahri Bey'in Ankara ile ilişkili olduğunu Sultan Vahideddin   Han bilmektedir. Saray'dan Ankara'ya bilgi ulaştırdığını da... Sadrâzam   Ferit Paşa, kendisini saraydan uzaklaştırmak istediğinde, Sultan'ın   engellediğini anlatmaktadır.
* Osmanlı Devleti'nin son Sadrazâmı Ahmed Tevfik Paşa'nın oğlu İsmail Hakkı   (Okday),(*) aynı zamanda Sultan'ın dâmâdıdır. İsmail Hakkı Bey, Kurtuluş   Savaşı'na katılmak için Ankara'ya gitmek ister. Kendisine koyun tüccarı   Mustafa Ağa adına düzenlenmiş sahte bir belge düzenlenir. Bu belge ile   İstanbul'dan ayrılır. Sultan, dâmâdının yokluğunu ferkeder ve Tevfik   Paşa'ya, oğlunun nerede olduğunu sorar. Cevap biraz gecikince, elindeki   gazeteyi göstererek: "Bakınız, Ankara'ya iltihak etmiş." Diye ekler. Bunun  üzerine Paşa, "Demek ki vazifesini yapmaya gitmiş !" Der. Pâdişah bu cevaba  karşılık vermez. Hareketi uygun bulduğunu ihsas eder. İsmail Hakkı Bey,  Ankara'ya gittiğinde, ilk olarak M. Kemal Paşa'yı görür. Paşa ilk olarak:   "Pâdişahtan ve Paşa babanızdan ne haber getirdiniz ?" Diye sorar. Bellidir  ki, M. Kemal Paşa, Pâdişah tarafından desteklendiğinin farkındadır. İsmail  Hakkı Okday bu gerçekleri, "Yanya'dan Ankara' ya adlı kitabında   anlatmaktadır. (Sebil Yayınları, İstanbul - 1994)
* * *
Bu yazının ilk satırından son satırına kadar anlatılan gerçekler, Necip  Fâzıl Kısakürek, Kadir Mısırlıoğlu, Burhan Bozgeyik, İlhan Bardakçı ve Vehbi   Vakkasoğlu gibi yazarlar tarafından, gazete sütunlarında, dergi ve kitap   sayfalarında anlatılmıştır. Bütün bu konularla birlikte, Sultan Mehmed Vahdeddin Han'ın, Mustafa Kemal  Paşa'ya hazineden verdiği 40.000 adet (320 kilo) altın ile şahsen kendi  cebinden ödediği 30.000 lira ve hediye ettiği kol saati hakkında çok detaylı  bilgiler, Murat Bardakçı'nın 5 yıllık yoğun bir araştırma ve çalışma sonucu  kaleme aldığı Şahbaba isimli yüksek hacimli belgesel eserinde yer  almaktadır. Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a hareketi ile ilgili gerçekleri, resmî tarih  dışında bilgi sahibi olmak isteyenlere aktarmış oluyorum.
* * *
(*) İsmail Hakkı Okday, 27 Nisan 2002 tarihinde ve 94 yaşında İstanbul'da  Hakk'ın rahmetine kavuştu. Emekli Kurmay Yarbay ve Emekli Başkonsolos idi.  Aziz naaşı, 29 Nisan 2002 tarihinde Levent Camiinde kılınan öğle namazından  sonra, Edirnekapı Şehitliği'ndeki aile kabristanında toprağa verildi.
Teşekkür:
Bu yazının hazırlanmasında ihtiyacım olan bilgi, belge ve kaynakların temininde cömert yardımlarını esirgemeyen dostum Emekli Albay M. Şâdi Polat  Beyefendi'ye teşekkürlerimi sunarım.
15 Mayıs 2002
OĞUZ ÇETİNOĞLU


Basit Yaşayacaksın

Basit yasayacaksin. BASİT
Mesela susayinca su içecek kadar basit...
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazin;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi...
Sevince lafı dolandırmadan soylediğin
'seni seviyorum' gibi.
Basit bir opücük yetecek sana...
Basit, sıcak bir opücük;
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin,
tum düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
öpücük için yiyeceksin hayatinin dayağını.
Kabak çekirdeği verecek sana
rakamlarin veremediği mutluluğu.
El yazisiyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak
en değerli kağıdın
hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın.
İki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman,
ve yola çıkman arasında geçen sure;
Kısacık olacak sicacik kollara dolanman ve
yolculuklara çıkman arasinda geçen sure.
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarini;
bakislarin bile anlatabilecek kendini.
Beklentilerin de basit olacak:
Kaf Dağı'nin onunde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yasatacak sana en ucuz ask romanini.
Pankreasinin sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer isareti yapacaksin tuvaletten çıkarken.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın
nasıl oturacağıni bilemediğin sofrada,
parmaklarin en kiymetli çatalin.
Yine, ayni parmaklar çözecek en karmaşık  denklemleri.
İskender'in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.
Bir filarmoni orkestrasi veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda dogru basılmış bir 'fa diyez'in mutluluğunu.
Makyajı ilk 'a' sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün.
'Bilmiyorum' diyebileceksin bilmediginde ve
Çok normal olacak 'onu da' bilemeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek,
bir 'istemiyorum' diyebilmeye,
Ne durdugu farketmeyecek abanın altında.
Saatin, sadece saati gosterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksin,
Kuçuk bir not defteri olacak 'bilgini' en hızlı 'sayan'.
Basit yasayacaksın, basit.
Sanki yasamin bir gün sona erecekmis gibi basit...
Nazım Hikmet Ran

* *

BÜYÜK SÖZLER....
Kurtlarla arkadaş ol, yalnız elinden baltayı bırakma.  
(Rus Atasözü)
Rüzgara tüküren, kendi yüzüne tükürür. 
(İtalyan Atasözü)
Bir gün su içeceğin çeşmeye çamur sıçratma. 
(İsrail Atasözü)
Kör ata ha göz kırpmışsın, ha başını sallamışsın.
(İngiliz Atasözü)
Evlilik bir kale gibidir. Dışardakiler oraya girmek için, içerdekiler de çıkmak için uğraşır dururlar.
(Çin Atasözü)
Aynı ırmakta iki kez yıkanamazsın çünkü sonradan akan su, ilk akan su değildir. (Herakliedes)
Boş bir çuvalın dik durması zordur. (Benjamin Franklin)
Bozulan dostluktan sonraki nefret, meyvelerin en öldürücüsüdür.
(G. E.Lessing)
Böcek olmayı kabullenenler, ezilince şikayet etmemelidirler.  (F.Schiller)
Bir yengece, doğru yürümesini asla oğretemezsiniz. (Aristophanes)
Gerçek dostlukta, yaratılışları bayağı olanların alamayacakları bir tat vardır.
(Jean de la Bruyere)
Doğa hiçbir zaman bizi aldatmaz, birbirlerini aldatan her zaman insanlardır.
(J.J. Rousseau)
Namuslu birisini aldatmak kadar kolay bir şey yoktur. (La Fontaine)
İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler. 
(Montaigne)
Mert olmayan bir insanla işe başlamak, sonu gelmeyecek, ya da kötü bitecek bir yola çıkmak demektir.
(Montesquie)
Bir çok gerçekler vardır, herkese söylenemeyeceği gibi her zaman da ağıza alınmazlar.  (Voltaire)
Körlerin ülkesinde, tek gözlü insan kral olur. 
(Desiderius Erasmus)
Eğer bir örs isen kendini sabit tut, eğer bir çekiç isen zamanında vur. (G.Herbert)
Ağzında bal olan arının, kuyruğunda iğnesi vardir.
(John Lyly)
Felaket, dost sayısını sıfıra indirir. (W. Shakespeare)

GÜZEL SÖZLER:
- Mezardakilerin pisman olduklari seyler için, dünyadakiler birbirlerini yiyorlar!..
- Kalp ne ile doluysa dudaklardan dokulur gider. GOETHE
- Öyle adamlar gördüm üstünde elbisesi yok, öyle elbiseler gördüm içinde adam yok. MEVLANA
- Para herseyi yapar diyen adam, Para için herseyi yapan adamdir. (Benjamin Franklin)
- Istediginiz bazi seylere sahip olamamak , mutlulugun bir parcasidir. B.RUSSEL
- Soz kalpten cikarsa kalbe kadar gider, dilden cikarsa kulagi asamaz. ARAP ATASOZU
- Dogarken sen agladin çevrendekiler güldü, öyle bir hayat yasa ki öldükten sonra çevrendekiler aglasin sen gül...
- Iyiligi gizli yapanlar, tanriya inananlardir. BALZAC
- Kucuk seylere gereginden cok onem verenler , elinden buyuk is gelmeyenlerdir. EFLATUN
- Bircok insan mutlulugu burnunun ustunde unutugu gozluk gibi etrafta arar.
- Insanlarin yaptigi sahteparalar kadar paralarin yaptigi sahte insanlar vardir.
- Insanlar sahip olduklarini küçümser, sahip olamadiklarini önemser.
- Oyun bittigi zaman sah da piyon da ayni kutuya atilir.
- Dal rüzgari affetmistir ama, kirilmistir bir kere.
-Bildigini bilenin, arkasindan gidiniz.Bildigini bilmeyeni, uyandiriniz.Bilmedigini bilene, ögretinizBilmedigini   bilmeyenden, kaçiniz. KONFIÇYÜS
- Gül sunan bir elde daima bir miktar gül kokusu kalir. (Çin atasözü)
- Ölümün bizi nerede bekledigi belli degil , iyisimi biz onu her yerde bekleyelim (Montaigne)
-Gençligine güvenme, Ölen hep ihtiyar mi?
-Ayrilik küçük sevgileri yok eder büyük sevgileri dahada yüceltir. Tipki rüzgarin mumu söndürüp atesi ise dahada alevlendirdigi gibi
-Insanlar görüntüleriyle karsilanir sahsiyetleriyle ugurlanir
-Insan papatyalara kosarken ezdigi kir çiçeklerinin farkina varamiyor
-Gözler agizdan daha fazla yerler (Arap Atasözü)
---------------------------------------------------

BÜYÜK SÖZLER....

Kurtlarla arkadaş ol, yalnız elinden baltayı bırakma.
(Rus Atasözü)
Rüzgara tüküren, kendi yüzüne tükürür.
(İtalyan Atasözü)
Bir gün su içeceğin çeşmeye çamur sıçratma.
(İsrail Atasözü)
Kör ata ha göz kırpmışsın, ha başını sallamışsın.
(İngiliz Atasözü)
Evlilik bir kale gibidir. Dışardakiler oraya girmek için, içerdekiler de çıkmak için uğraşır dururlar.
(Çin Atasözü)
Aynı ırmakta iki kez yıkanamazsın çünkü sonradan akan su, ilk akan su değildir. (Herakliedes)
Boş bir çuvalın dik durması zordur. (Benjamin Franklin)
Bozulan dostluktan sonraki nefret, meyvelerin en öldürücüsüdür.
(G. E.Lessing)
Böcek olmayı kabullenenler, ezilince şikayet etmemelidirler. (F.Schiller)
Bir yengece, doğru yürümesini asla oğretemezsiniz. (Aristophanes)
Gerçek dostlukta, yaratılışları bayağı olanların alamayacakları bir tat vardır.
(Jean de la Bruyere)
Doğa hiçbir zaman bizi aldatmaz, birbirlerini aldatan her zaman insanlardır.
(J.J. Rousseau)
Namuslu birisini aldatmak kadar kolay bir şey yoktur. (La Fontaine)
İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.
(Montaigne)
Mert olmayan bir insanla işe başlamak, sonu gelmeyecek, ya da kötü bitecek bir yola çıkmak demektir. (Montesquie)
Bir çok gerçekler vardır, herkese söylenemeyeceği gibi her zaman da ağıza alınmazlar. (Voltaire)
Körlerin ülkesinde, tek gözlü insan kral olur.
(Desiderius Erasmus)
Eğer bir örs isen kendini sabit tut, eğer bir çekiç isen zamanında vur. (G.Herbert)
Ağzında bal olan arının, kuyruğunda iğnesi vardir.
(John Lyly)
Felaket, dost sayısını sıfıra indirir. (W. Shakespeare)

***************
""...Kendine dikkat et. Büyürken, yanlışların yerine doğruları koymak
istediğinde şunu anımsa:
Yapılacak ilk devrim, insanin kendi içinde yapacağıdır, evet ilk ve en
önemli devrim budur. İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken, bir
düşünce uğruna savaşmak, yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir.
Yolunu yitirdiğini, şaşırdığını hissettiğin zaman ağaçları düşün, onların
büyüme biçimini anımsa. Unutma ki yaprağı gür ama kökü zayıf bir ağaç ilk
güçlü rüzgarda devrilir.
Oysa kökü güçlü ve az yapraklı ağaçta can suyu bin güçlükle dolaşır. Kökler
ve yapraklar aynı ölçüde gelişmelidir,
olayların içinde ve üzerinde olmalısın, ancak böyle gölge ve sığınak
sunabilir, ancak doğru mevsimde çiçekler ve meyvelerle donanabilirsin.
Ve sonra, önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilmediğin
zaman, herhangi birine, öylece girme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl
güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al.
Hiç bir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle.
Dur, sessizce dur ve yüreğini dinle.
Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git...""
Her zaman nerde yanlış yapıyoruz biliyormusunuz?
Yaşamın değişmez olduğunu zannediyoruz.
Hayatımızın, isteklerimiz doğrultusunda "trenin ray değiştirmeden yol alması
gibi" süreceğini zannediyoruz.
Oysa kader denilen şey, hayal ettiğimizin ötesinde çok daha farklı
şekillerde karşımıza çıkabiliyor.
Bazen çok sevdiğimiz birinin kaybı, bazen işlerimizin ters gitmesi, bazen
hiç beklemediğimiz anda yakalandığımız bir hastalık, bizi umutsuzluğa
sürükleyebilir.
Tüm umutlarımızı yitirdiğimiz bir anda, uzanan bir yardım eli, çakan bir
şimşek kadar etkili olabiliyor yaşamımızda.
Yada hayatımızın ray değiştirdiğini hissettiğimiz bir anda, tek başımıza
mücadele etmek zorunda kalabiliyoruz yaşamla...
Kararsız kalırız, ne yapacağımızı bilemeyiz.
Yanlızlığın soğukluğunu, çaresizliği hissederiz.
İnsanın yaşamında karşılaştığı ender durumlardan biridir bu.
Böylesi umutsuzluk içindeyken yapabileceğimiz tek şey, 
beklemek..Yüreğimizin bizimle konuşmasını beklemek..
Daha sonra da, yüreğimizin söylediği yere gitmek
*****

ÇALIŞMANIN KURALLLARI'....

* Çalışmak için müsait vakit ve saat bekleme. Bil ki her gün, her saat
çalışmanın en uygun zamanıdır.
* Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki her yer, her köşe
çalışmanın en uygun yeridir.
* Çalışmaya oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir
asker gibi uyanık ol ve dikkat kesil ve bütün ruhi, bedeni kuvvetinle
kendini işine ver.
* Devamlı ritmik çalış. Her gün aynı saatlerde mutlaka çalışmaya otur.
Çalışmayı uzun ara ile terk etme.
* Her gün iyi bir eserden yüksek sesle beş on sayfa oku. Bu sayede
konuşma ve söz söyleme kabiliyetin artar.
* Rastladığın edebi, güzel yazıları ezberle. Bu sayede hem kelime ve
ifade hazinen zenginleşir, hem de hafızan kuvvetlenir.
* Gençliğinde iyi arkadaş kazan. Yaşlılıkta kazanılan arkadaşlık
sağlam olmaz. Zira paslı teneke lehim tutmaz.
* Sıradan bir kimse zamanı nasıl harcayacağını düşünür. Akıllı insan
ise zamanı nasıl değerlendireceğini düşünür. Zira kaybedilen bir saniyeyi
dünyanın bütün hazineleri geri getiremez.
* Gece yatağına uzandığın zaman o gün ne yaptığını ve yarın ne
yapacağını kendine sormadan uyuma.
Prof. Dr. Ali Fuat Başgil

---------------

SECIM HAKKI

Jerry, cevresindekilerin cok sevdigi insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman soyleyecek olumlu bir sey bulurdu. Hatta bazen etrafindakileri cildirtirdi bile,
"Bu adam bu halde bile nasil iyimser olabiliyor?" diye. Birisi nasil oldugunu sorsa "Bomba gibiyim."Diye yanit verirdi hep. "Bomba gibiyim..."Jerry dogal bir motivasyoncuydu. Yanindaki insanlardan biri o gun, kotu bir gundeyse, Jerry yanina kosar, duruma nasil olumlu  bakilacagini anlatirdi. Bu tarzi fena halde dusunduruyordu beni. Bir gun Jerry'ye gittim  "Anlayamiyorum." Dedim.   "Nasil oluyor da, her zaman, her kosulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun? Nasil basariyorsun bunu?  "Her sabah kalktigimda kendi kendime Jerry bugun iki secimin var. Havan ya iyi olacak ya da kötü derim. Her zaman havamyn iyi olmasini  secerim. Kötu bir sey oldugunda yine iki secimim var. Kurban olmak ya da ders almak. Ben  basima gelen kotu seylerden ders almayi secerim. Birisi bana bir seyden sikayete geldiginde, yine iki secimim var.  Sikayetini kabul etmek ya da ona hayatin olumlu yanlarini gostermek. Ben olumlu yanlarini gostermeyi secerim.
"Yok yahu" diye dalga gectim."Bu kadar kolay yani"
"Evet...Kolay..." dedi Jerry. "Hayat secimlerden ibarettir.
Her durumda bir secim vardir. Sen her durumda nasil davranacagini secersin. Sen insanlaryn senin tavrindan nasil etkileneceklerini secersin. Sen havanin, tavrinin iyi ya da kotu olmasini secersin. Yani sen hayatini nasil  yasayacagini secersin."
Jerry'nin sozleri beni oldukca etkiledi. Onu uzun yillar gormedim. Ama hayatimdaki talihsiz olaylara dovunmek yerine olumlu secimler yaptigimda  hep onu hatirladim. Yillar sonra Jerry'nin basina cok talihsiz bir olay geldi. Soygun icin gelen hirsizlar Jerry'yi delik desik etmisler. Ameliyati  18 saat surmus, haftalarca yogun bakimda kalmis. Taburcu edildiginde kursunlarin bazilari hala vucudundaymis.
Ben onu olaydan alti ay sonra gordum.  "Nasilsin?" diye sordugumda "Bomba gibi" dedi.
"Bomba gibi"
"Olay sirasinda neler hissettin Jerry?" dedim.  "Yerde yatarken iki secimim var diye dusundum. Ya yasamayi
sececektim ya  olumu. Ben yasamayi sectim."
"Korkmadin mi? Suurunu kaybetmedin mi?"
"Ambulansla gelen saglik gorevlileri harika insanlardi. Bana hep iyileseceksin merak etme." Dediler. Ama acil servisin koridorlarinda sedyemi hizla surerken doktorlarin ve hemsirelerin yuzundeki ifadeyi
gorunce ilk defa korktum. Bu gozler bana "Bu adam olmus" diyordu.
"Birseyler yapmazsam, biraz sonra olu bir adam olacaktim."  "Ne yaptin?" diye merakla sordum.
"Kocaman bir hemsire yanima yaklasti ve bagirarak her hangi bir seye ihtiyacim olup olmadigini sordu. 'Evet' diye yanit verdim." "Var"  Doktorlar ve hemsireler merakla sustular. Derin bir nefes alarak kendimi topladim ve bagirdim."Benim kursunlara alerjim var!.." Doktor ve hemsireler gulmeye basladilar. Tekrar bagirdim. "Ben yasamayi sectim.  Beni bir canli gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi degil." Jerry, sadece doktorlarin buyuk ustaliklari sayesinde   degil, kendi olumlu tavrinin da buyuk katkisi ile yasadi. Yasamasi bana yeni bir ders oldu.Hergun hayatimizi dolu dolu yasamayi secme sansimiz ve hakkimiz oldugunu ondan ogrendim ve herseyin kendi secimlerimize bagli oldugunu.
Bu yaziyi okudunuz. Simdi iki seciminiz var:
1. Unutup gitmek,
2. Yaziyi dikkate alip kesip saklamak, arkadaslariniza gondermek.
Francie Baltazar Schartz'yn yazisini okuduktan sonra düsşündum, iki
secimim vardi:
1. Cöpe atmak,
2. Birileriyle paylasmak. Ben seçimimi yaptim. Ya siz?...
HER ZAMAN 'BOMBA GIBIYIM' DEMENIZ DILEGIYLE...


************
ENİYİ BUĞDAY YARIŞMASINA senelerdir katılan bir çiftçi, büyük ödülü o yıl da kazanmıştı. Yarışmayı izleyen gazeteciler, çiftçiden bu başarısının sırrını öğrenmek istediler.
Çiftçi, bu sırrın, kendi buğday tohumlarını komşularıyla paylaşmasında yattığını söyledi.
Gazeteciler bu cevaba çok şaşırdılar:
“Onlar sizin rakibiniz olarak yarışmaya katılıyorlar. Buna rağmen, ne diye tohumlarınızı onlarla paylaşıyorsunuz?” diye sordular.
Çiftçi:
“Neden olmasın?” dedi. “Bilmiyor musunuz: Rüzgâr, olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu bakımdan, komşularımın kötü buğday yetiştirmeleri demek, benim ürünümün de iyi olmaması demektir. En iyi buğdayı yetiştirmek için, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.”
****************
Uzaklarda bir köyde, kocasi, çocugu dogmadan ölmüs, tek basina yasayan hamile bir kadin kendisine arkadas olmasi açisindan dagda yarali olarak buldugu bir gelincigi evinde beslemeye baslar. Gelincik kadinin yanindan bir an bile ayrilmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, ldukça uysallasir. Bir kaç ay sonra kadinin çocugu dogar. Tek basina tüm zorluklara gögüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadir. Günler geçer ve kadin bir gün bir kaç dakikaligina da olsa evden ayrilmak ve yavrusunu evde birakmak zorunda kalir... Gelincikle bebek evde yalniz kalmislardir. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelincigi ve kanli agzini görür. Anne cildirmisçasina gelincige saldirir ve oracikta öldürür hayvani. Tam o sirada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir... Ve odada besigi, besigin içindeki bebegi ve bebegin yaninda duran parçalanmis bir yilani görür.

Einstein'in söyledigi rivayet edilen bir söz var: "insanlardaki önyargiyi parçalamak benim atomu parçalamamdan çok daha zor"

Tecrübe

Usta'ya başarısının sırrını sormuşlar.
- İki kelime demiş:
- Doğru kararlar.
Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini
sormuşlar.
- Tek kelime demiş:
- Tecrübe.
İyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş?
Usta, deriiin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:
- Yanlış kararlar!
ZEHIR

Uzun yillar once Cinde Li-Li adli bir kiz evlenir ve ayni evde kocasi ve kaynanasi ile birlikte yasamaya baslar. Lakin kisa bir sure sonra kayinvaldesi ile gecinilmenin cok zor oldugunu anlar.Ikisininde kisiligi tamamen farklidir buda onlarin sik sik kavga edip tartismalarina yol acar. Bu cin geleneklerine gore hos bir davranis degildir ve cevrenin oldukca tepkisini alir.
Birkac ay sonra bitmez tukenmez gelin kaynana kavgalarindan ev onun ve annesi ile karisi arasinda kalan esi icinde cehennem haline gelmistir. Artik birseyler yapmak gerektigine inanan genckiz dogru babasinin eski bir arkadasi olan baharatciya kosar ve derdini anlatir.  Yasli adam ona bitkilerden yaptigi bir ekstre hazirlar ve bunu 3 ay boyunca hergun azar azar kaynanasi icin yaptigi yemeklerin icine koymasini soyler. Zehir az az verilecek, boylece onu gelininin oldurdugu belli olmayacaktir.
Yasli adam genc kiza kimsenin ve esinin suphelenmemesi icin kaynanasina cok iyi davranmasini
ona en guzel yemekleri yapmasini soyler. Sevinc icinde eve donen Li-Li yasli adamin dediklerini aynen uygular.
Hergun en guzel yemekleri yapiyor. Kaynanasinin tabagina azar azar zehiri damlatiyordu. Kimseler suphelenmesin diyede ona cok iyi davraniyordu. Bir sure sonra kayinvaldeside cok   
degismisti ve ona kendi kizi gibi davraniyordu. Evde artik baris ruzgarlari esiyordu. Genc kiz kendisini agir bir yuk altinda hissetti Yaptiklarindan pisman bir vaziyette baharatci
dukkaninin yolunu tuttu ve yasli adama su ana kadar kaynanasina verdigi zehirleri onun kanindan temizleyecek bir iksir icin yalvardi, Yasli kadinin olmesini artik istemiyordu.    
Yasli adam yasli gozlerle karsisinda konusup duran Li-Li ye bakti ve kahkahalarla gulmeye basladi
"Sevgili Li-Li dedi, sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayinvaldeni sadece daha da guclendirdin hepsi bundan ibaret. Gercek zehir ise senin beyninde olandi. Sen ona iyi davrandikca oda dagildi ve yerini sevgiye birakti boylece siz gercek bir ana kiz oldunuz " dedi                        
Kissadan Hisse:Eski bir Cin atasozu soyle der; Gul veren elde gul kokusu kalir. Sevilen insan sevgisini insanlara veren insandir.

Ülkemizin tarihi yerlerini görmek istedik ve büyük bir hevesle ilk önce Topkapı Sarayına gittik. Bilet almak için sıraya girdik. Ve ücret
bizden istendiğinde şok olduk..sarayı 3 bölüme ayırmışlar  Hazine , Müze , Harem. Her bölüm 15,000,000-TL. yani Topkapı Sarayının bu 3 bölümünü görmek istiyorsanız kişi başı 45,000,000-TL ödemek zorundasınız. Biz beş kişiydik toplam 450,000,000-TL vermemiz gerekiyordu. Galiba çek defteri taşımamız veya senet imzalamamız gerekiyor tarihimizi görmek için. Öğrencilere de her bölüm 5,000,000-TL yani bir öğrenci 3 bölüm için  toplam 15,000,000-TL ödemek zorunda. O kadar ücret ödeyip te giremedik . Ayasofya müzesine gidelim dedik. Orada da ücretlerin bir farkı yoktu tam bilet 15,000,000-TL öğrenci 5,000,000-TL.  Daha bitmedi hayal kırıklığımız devam ediyor.
Yerebatan Sarnıcına gidelim hiç olmazsa dedik. Ücretler gene uçuk. Tam bilet8,000,000-TL öğrenci 4,000,0000-TL. Dolmabahçe Sarayını da 2 bölüme ayırmışlar Haremlik ve Selamlık. Burada da her bölüm tam bilet 6,000,000-TL indirimli bilet 500,000-TL . yani Dolmabahçe sarayının tamamını gezmek için 12,000,000 ödememiz gerek. Daha bir sürü güzel yerlerimiz var. ve biz gitmeye korktuk . beylerbeyi sarayına gidelim dedik ama sonra daha fazla hayal kırıklığı yaşamak istemedik

Şimdi lütfen bir düşünün bu nasıl bir ülke kendi tarihimizi tanıyıp görebilmek için geneli asgari ücretle çalışan toplum olarak bir geziye
böyle astronomik rakamlar ödemek zorunda bırakılıyoruz. Türkiyede yaşayan kaç kişinin geliri böyle bir harcamayı karşılayabilir. Bir aileden 2 kişi buraları gezmek isterse ortaya çıkacak rakamı düşünebiliyormusunuz ? Hemen bakalım 2 kişinin gezi rakamlarına
> TAM BİLET
Topkapı Sarayı        : 45,000,000-TL x 2 =   90,000,000-TL
Dolmabahçe Sarayı : 12,000,000-TL x 2 =   24,000,000-TL
Ayasofya                  : 15,000,000-TL x 2 =   30,000,000-TL
Yerebatan Sarayı     :   8,000,000-TL x 2 =    16,000,000-TL
           Toplam       =          60,000,000-TL
> İNDİRİMLİ
Topkapı Sarayı        : 15,000,000-TL  x 2 = 30,000,000-TL
Dolmabahçe Sarayı :  1,000,000-TL   x 2 =   2,000,000-TL
Ayasofya                  :     5,000,000-TL x 2 =10,000,000-TL
Yerebatan Sarayı     :   4,000,000         x 2 =  8,000,000-TL
                      Toplam        =      50,000,000-TL
Ana haber bültenlerinde yada magazin programlarında kimin sevgilisi kimle yakalanmış. kim ne almış kim  ne giymiş , hangi sanatçı ağlamış gibi seviyesi düşük programlar yapılacağına halka yönelik daha getirisi olan haberler yapılsa reyting olmaz galiba.
Dünyanın  her yerinden çeşit çeşit insanlar bu eşsiz kültürümüzü görmeye   gelirken biz geçmişimizi tarihimiz tanıyamıyoruz. Sonrada halkı , gençleri ilgisizlikle suçluyoruz. Tablo yukarda ASIL SUÇLU KİM ?
-----
YOLDAN GÜZEL GEÇMEK

Bir kral halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan yolu halka açmadan önce, bir yarışma düzenlemeye karar verdi. İsteyenin bu yarışmaya katılabileceğini ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyeceğini söyledi.
Yarışma günü, insanlar akın ettiler. Bazıları en güzel arabalarını, bazıları en güzel elbiselerini getirmişti: Kadınlardan kimileri saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en güzel yiyecekleri getirmişti. Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu.
Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanına döndüklerine hepsi aynı şikayette bulundu: Yolun bir yerinde büyükçe bir taş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu.
Günün sonunda yalnız bir yolcu da bitiş çizgisine yorgun argın ulaştı. Üstü başı toz toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygıyla yönelerek elindeki altın kesesini uzattı:
“Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan taş ve moloz yığınını kaldırmak için durmuştum. Bu altın kesesini onun altında buldum. Bu altınlar size ait olmalı.”
Kral gülümseyerek cevap verdi:
“O altınlar sana ait delikanlı.”
“Hayır, benim değil. Benim hiçbir zaman o kadar çok param olmadı.”
“Evet” dedi kral. “Bu altınları sen kazandın, zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en güzel geçen kişi sensin. Çünkü, yoldan en güzel geçen kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldıran kişidir.” Murat Çiftkaya
Bir hikaye iki arkadaşın çölde yürüyüşünü anlatır. Yolculuğun bir noktasında bir münakaşa olur ve biri diğerine tokat atar. Tokadı yiyenin canı acır ama bir şey söylemeden kuma şöyle yazar: "BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM BENİ TOKATLADI". Bir vahaya gelene kadar yürümeye devam ederler ve suya girmeye karar verirler. Tokadı yiyen bataklığa saplanır ve boğulmaya başlar ama arkadaşı kurtarır. Yarı boğulmadan kurtulduktan sonra bir taşa şöyle yazar: "BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM HAYATIMI KURTARDI". Tokadı atan ve hayat kurtaran sorar: "Canını acıttığımda kuma yazdın neden şimdi taşa?" Diğeri cevaplar: "Birisi canımızı yaktığında kuma yazmalıyız ki bağışlama rüzgarı silebilsin ama biri bizim için iyi bir şey yaparsa taşa kazımalıyız ki hiç bir rüzgar silemesin.ACILARINIZI KUMA VE İYİLİKLERİ TAŞA YAZMAYI ÖĞRENİNÖzel bir kimseyi bulmak bir dakika alır ve unutmak ise bir ömrü.

Umut Hep Olmalı....

 Yasama kusme hakkiniz yoktur.
 Neden boylesine mutsuzsunuz ?
 Nasil bu denli karamsar olabiliyorsunuz ?
 Belki isinizden memnun degilsiniz,
 belki cevrenizden...
 Maasinizi az buluyor,
 ya da kendinizi begenmiyorsunuz...
 Oysa...
 Oylesine degerlisiniz ki.
 Ornegin gozleriniz...
 Gozlerinizi kaca satarsiniz?
 1 trilyon?
 2 trilyon?
 5 trilyon?
 Satarsiniz...
 İste zenginsiniz...
 Ama...
 Bu servetle eriseceginiz dunyayi gormedikten sonra,
 paranin bir degeri var mi?
 Ya da derdiniz para degil...
 Basari ve sayginlik.
 Size gozlerinizin karsiliginda bulundugunuz sirketin
 genel mudurlugunu verseler kabul eder misiniz?
 Cevabiniz "Hayir" degil mi?
 O halde siz; aslinda hem zengin, hem basarilisiniz.
 Yeter ki, Allah'in size verdigi bu degerlerin
 bilincinde olun.
 Bunlari gorebileceginiz bir basari icin hayata
 geciriniz.
 O halde....
 
ASLA UMUTSUZLUK YOK
 Leo Buscaglia


Affetmek ve Birey Kalitesi

e-İleti: Hayal Koksal Kalite Okullari Merkezi
Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:
-"Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?"
Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler.
-"O zaman, bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin"
Öğrenciler bunu da yaparlar.
-"Şimdi yarın ki, ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"
Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır.
Kendisine meraklı gözlerle bakan Öğrencilerine şöyle der Öğretmen:
-"Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."
Bazı Öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.
Öğretmen, kendisine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:
-"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde, hep yanınızda olacaklar."
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan Öğrenciler şikayete başlarlar:
-"Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."
-"Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık."
-"Hem sıkıldık, hem yorulduk."
Öğretmen gülümseyerek Öğrencilerine şu dersi verir:
-"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir"
Mesaj Tarihi: Cuma, Mart 29, 2002
--------
Dönemsel Anlamlar
4 yaşındayken başarının anlamı,altınıza kaçırmamaktır.
16 yaşındayken başarının anlamı,kalabalık bir arkadaş grubuna sahip olmaktır.
25 yaşındayken başarının anlamı,seks hayatınızın aktif olmasıdır.
35 yaşındayken başarının anlamı,zengin olmaktır.
60 yaşındayken başarının anlamı,seks hayatınızın aktif olmasıdır.
70 yaşındayken başarının anlamı,kalabalık bir arkadaş grubuna sahip olmaktır.
80 yaşındayken başarının anlamı,altınıza kaçırmamaktır.
Dön,dolaş o kadar ugraş ve başa gel iyi mi?
----------------
Fatih'in Yiğitleri
Mesajlar:  Bir gün Cennet'in kapıları şiddetle vurulmuş:
-Güm Güm Güm !! İçeriden seslenmişler:
-Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses:
-Biz İstanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! İçeriden hoş geldiniz diyerek kapılar ardına kadar açılmış ve yiğitleri içeriye buyur etmişler. Her şey çok güzel gidiyormuş. Ta ki, 40 yıl geçinceye kadar. Bir gün kapılar yine şiddetle çalınmış:
-Güm Güm Güm !!! İçeriden sormuşlar:
-Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses:
-Biz İstanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! İçeriden hemen cevaplamışlar:
-Hadi len! Onlar 40 yıl önce geldi! Dışarıdan yine ses gelmiş:
-Biz mehter takımıyız ancak geldik!!!                      
Fıkra
Mesajlar:  Kulaklarinin büyüklügü ile ünlü Galile'ye hasimlarindan biri:
-Efendim,demis. Kulaklariniz, bir insan için biraz büyük degil mi?
Galile:
Dogru, demis. Benim kulaklarim bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir esek için fazla küçük sayilmaz mi?
Sağır
Adam doktora gider :
-Doktor bey, galiba karimda isitme kaybi basladi. Ne yapabiliriz?
Doktor :
-Eve gittiginiz zaman, karinizin arkasinda, biraz uzakta durun.
Normal bir sesle ona soru sorun. Eger sizi duymazsa biraz daha yaklasin ve sorunuzu tekrarlayin. Hangi mesafede duydugunu tesbit edelim, ona göre bir tedavi uygulariz.
Adam eve döner. Karisi mutfakta yemekle ugrasmaktadir. Adam mutfagin kapisinda durur ve normal bir sesle :
-Hayatim, ne yiyoruz bu aksam? diye sorar.
Karisi cevap vermez. Adam bir iki adim atar ve bir kez daha sorar : 
-Hayatim, ne yiyoruz bu aksam?
Karisi yine cevap vermez. Adam kadinin dibine kadar gelir ve tekrarlar:
-Hayatim, ne yiyoruz bu aksam?
Karisi cevap verir :
-Üçtür köfte diyorum ya!
Mesaj Tarihi: Çarşamba, Nisan 3, 2002
---------------
SENDEN BiR TANE DAHA YOK BU DÜNYADA

Mesajlar:  Senden bir tane daha yok bu dünyada. Gülümsemeyi asla unutma. Gözlerinin içi gülsün gülerken, bakışların pırıl pırıl  olsun ve her zaman nemli kalsın göz pınarların.

Açık bırak pencereni ve sabah güneşinin rüzgarı önüne katarak perdelerde yapacağı   raksa dönük olsun bakışların. Küçücük mutlulukların görkemine inanadır kendini ve  gülümse.umutların bitmesin asla ve umutların bittiği yerin, hayatında bittiği yer
olacağını  asla unutma.
Ve şaire kulak ver: 
SENDEN BiR TANE DAHA YOK BU DÜNYADA. GÜLÜMSEMEYİ ASLA UNUTMA

------------
Kırk Altın Kural

Mesajlar:  01- Ucuz araba kullan ama, alabileceğin en güzel evi al.
02- Adam gibi üç fıkra öğren
03- Sevinçlerini sakın erteleme
04- Eşini çok iyi seç. Çünku bu seçim mutluluğunun veya bedbahlığının
%90'ını oluşturur.
05- Hergün 30 dakika yürüyüs yap.
06- Her yemekten önce şükret.
07- Bir arkadaşına sırrını açıklamadan önce iki kere düşün.
08- Maaş çekini imzalayan kişileri asla eleştirme.
09- Kaybedecek şeyleri olmayan insanlardan kork.
10- Gözünün önünde hep güzel şeyler bulundur.
11- Çocukların, adet kelimesini duyduklarında seni hatırlayacak şekilde
yaşa.
12- Dinine ait kitabı tam anlamıyla okumak icin kendine bir yıl süre
tanı.
13- Kendini ve başkalarını affetmesini bil
14- İlk yardımı öğren.
15- Biri seni kucakladığında ilk bıakan sen olma.
16- Hergün 6 bardak suyunu içmeyi unutma.
17- Seni seven insanları koru.
18- Zor da olsa ailenle tatil yapmak için herşeyi dene. Bu tatildeki
anlar,
hayatının değerli anlarından biri olacak.
19- Kendine yapılmasını istemediğin hiçbirşeyi başkalarına yapma.
20- Başarıya, iç huzura kavuştuğun, saglıklı olduğun ve sevildiğin
zamanı
değerlendir.
21- İyi ve basarılı bir evliliğin iki şeye bağlı olduğunu unutma :
a)      Doğru insanı bulmak
b)      Doğru insan olmak.
22- Ebeveynlerini, eşini ve çocuklarını eleştirmek istediğin zaman
dilini
ısır.
23- Sevimsiz olmayacak şekilde ayrı fikirde olmayı öğren.
24- Cesaretli ol, hayatına geri baktığında yaptıkların için değil
yapmadıkların için üzüleceksin.
25- Çok mükemmel bulduğun bir fikri başkasının engellemesine izin verme.
26- Keyifsizliklerini açığa vurma.
27- Nasıl bir duygu olduğunu ögrenmek icin 24 saat kimseyi ve birseyi
eleştirme.
28- Evliliğini güzelleştirmek için hergün birşeyler yap.
29- İyilik dolu bir sözü ve iyiliğin etkisini asla küçümseme.
30- Çocukların hakkında başkalarına iyi birşeyler söylerken, bırak onlar
da
duysun.
31- Güç, sahip olduğun mallarla ilgili değildir. Unutma !!!
32- Çocuklarını anlamaya çalış, yargılamaya değil.
33- Kalem ve not defterini daima yanında taşı.
34- Zaman ve kelimeleri boşyere harcama, ikisid e çok değerli.
35- İnsanların yaptıkları olumsuz şeyleri değil, ileride yapacaklarını
düşün.
36- Senden az ya da çok parası olanlarla, paran hakkında konuşma.
37- Birşeyi elde etmek cok çaba sarfettiysen, tadını çıkarmak için zaman
ayır.
38- Birisinin kahramanı ol.
39- Neyi ve kimi desteklediğini insanlara söyle.
40- Sadece aşk için evlen.
---------
19 MAYIS 1919'DAN 23 NİSAN 1920'YE

OĞUZ ÇETİNOĞLU

Yunanlılar 15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal edince, Sultan Vahidettin Han
Mustafa Kemal Paşa ile Dolmabahçe Sarayı'nda başbaşa görüştü. Pâdişah,
Osmanlı Ordusu'nun başarılı paşasından, Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nı
başlatmasını istiyordu. Mustafa Kemal Paşa, 17 Mayıs günü, Cuma namazından
sonra Pâdişah ile vedâlaşıp, beraberindeki heyet ile birlikte vapura bindi.
19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığında, Heyet-i Temsiliye dönemi ile
birlikte,  Kurtuluş Savaşı  sembolik olarak başlamış oluyordu.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıktığında, kendi anlatımı ile  "Vaziyet ve
manzara-i umumiye şöyle idi:  Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin
dâhil olduğu grup yenilmişti. Osmanlı Ordusu'nun elindeki silâhlar alınmış,
devlet; şartları ağır bir mütâreke imzalamıştı. Millet yorgun ve  fakirdi.
Milleti ve memleketi savaşa sevk edenler, kendi hayatlarını kurtarmak için
ülkeyi terk etmişlerdi. Dâmât Ferid Paşa başkanlığındaki hükümet acz
içerisindeydi. İstanbul İtilâf Devletleri, Adana Fransızlar, Merzifon,
Samsun, Urfa, Maraş ve Antep İngilizler, Antalya ve Konya  İtalyanlar 
tarafından işgal edilmişti. Diğer bölgelerde de Hıristiyan azınlıklar ile
Türk olmayan etnik gruplar; gizli ve açık çalışmalarla, devletin bir an önce
çökertilmesi için gayret sarfediyorlardı."

Bu perişan ve ümitsiz duruma rağmen ülkenin vatansever evlâtları, kan ve can
pahasına kazanılan aziz vatan topraklarını aynı bedelle korumak ve yeniden
kazanmak amacıyla teşkilâtlanmışlardı. 29 Kasım 1918'de İstanbul'da Millî
Kongre Cemiyeti, yine İstanbul'da, bu şehirde yaşayan Adana'lı Antep'li
Maraş'lı ve Tarsus'lular tarafından Klikyalılar Cemiyeti, İstanbul'daki
Ermeni ve bölücü Kürtlerle mücâdele etmek üzere 2 Aralık 1918'de Vilâyat-ı
Şarkıyye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, 1 Aralık 1918'de Edirne'de
Trakya Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyye Cemiyeti, İzmir'de İzmir
Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniyye Cemiyeti, 13 Şubat 1919'da Trabzon'da Pontusçu
Rumlar ve Ermenilere karşı Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti, Kars'ta Millî İslâm
Şûrası, 22 Mayıs 1919'da Diyarbakır'da Müdafaa-i Vatan Cemiyeti kuruldu.

Bu cemiyetler; 22 Haziran 1919'da yayınlanan Amasya Tamimi üzerine, 23
Temmuz 1919'da Erzurum ve 4 Eylül 1919'da Sivas kongrelerine katıldılar. 16
Kasım 1919'da cemiyetlerin temsilcilerinden oluşan Temsil Heyeti Ankara'da
toplanarak Hâkimiyet-i Millîye Gazetesi'nin yayınlanmasını ve Anadolu
Ajansı'nın kurulmasını kararlaştırdılar. 28 Ocak 1920'de Misak-ı Millî ilân
edildi. Mustafa Kemal Paşa; vilâyet, sancak ve kolordu komutanlıklarına
gönderdiği bir tâmim ile, Kurucu Meclis mâhiyetinde bir toplantı
yapılacağını bildirdi. Toplantı, 23 Nisan 1920 Cuma günü Ankara'da
gerçekleştirildi. Bu; türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk toplantısı idi.
Bu toplantıda, Osmanlı Devleti'nin 36. Sultanı ve İslâm'ın 101. Halifesi
olan Sultan Vahideddin Han'a bağlılık telgrafı çekilmesine karar verildi. 26
Nisan 1920'de TBMM'nin Başkanlık Divanı oluşturuldu. Birinci Başkan Mustafa
Kemal Paşa, İkinci Başkan Cemâleddin Ârif Bey oldu. Aynı gün Meclis, şu
kararları aldı:

1- Hükümet kurmak gerekir.
2- TBMM, millî iradeyi temsil etmektedir.
3- TBMM'nin üzerinde bir kuvvet yoktur.
4- TBMM, kanun yapma yetkisine sâhiptir.
5- TBMM üyelerinden seçilecek bir Vekiller Heyeti  (Bakanlar Kurulu), 
hükümet işlerini yürütür. Meclis Reisi, aynı zamanda Bakanlar Kurulu'nun  da
başkanıdır.
6- Pâdişah ve İslâm'ın Halifesi hakkında Meclis, yeni bir kanun
düzenleyecektir.

30 Nisan 1920'de TBMM'nin ve TBMM Hükümeti'nin kurulduğu, Avrupa ülkelerinin
dışişleri bakanlıklarına bir muhtıra ile duyuruldu.

3 Mayıs 1920'de TBMM kararı ile; Fransa, İngiltere, İtalya, Yunanistan ve
Rusya hududundaki Ermeni ve Gürcü işgaline karşı harp cephesi oluşturuldu. 
19 Mayıs 1919'da sembolik olarak başlayan Kurtuluş Savaşı, harp cephelerinin
oluşturulması ile fiilen başlamış oldu.

Kurtuluş Savaşı bilindiği gibi 30 Ağustos 1922'de başkomutanlık Meydan
Savaşı ile askerî alanda, 24 Temmuz 1923'te  imzalanan Lozan Antlaşması ile
siyâsî anlamda sona erdi.
-----
KARiYER KATiLi 10 SÖZ
Zeki, çaliskan birçok insan is hayatinin basinda  önyargilara takiliyor. Bu önyargilar, geçerli anlayis  ve aliskanliklar, parlak bir kariyere giden yolu   tikiyor. Iste genç insanlari ya da is yeri  degistirenleri kariyerinde engelleyen 10 temel takinti.
1- Bu isyerinde motivasyon yok! Sen kendi kendini basariya motive edemezsen, bunu kimse basaramaz. Baskalarindan motivasyon beklemeden önce, sen isini elinden geldigince iyi yapmaya çalis. Bozulan moralini düzeltmeyi baskasina birakma. Kendini en iyi ancak sen
taniyabilirsin. Kirilan kalbini yine sen tamir etmeye bak. Verimli çalismak için baskasindan rica minnet bekleme. Unutma motivasyonun Türkçesi yönlendirmek ve güldürmektir. Kendini bir koyun yerine koyma.
2-Is arkadaslarim hiçbir sey bilmiyor. Devir, "ekip çalismasi" devri. Sen kendini yabanci dilinle ve diplomanla belki bir "yildiz" olarak görebilirsin ama tek basina ulasacagin basarilarin sayisi çok kisitli olacak. Isteki sorunlar, dahi de olsa tek bir kisinin
üstesinden gelemeyecegi kadar karmasiktir. Arkadaslarin sana, sen onlara muhtaçsin. Ofis-boy Hüseyin'in bile gönlünü etmek, sevgisini kazanmak zorundasin.
3-105 milyon liraya bu kadar çalisilir! Iste bir numarali kariyer katili eleman slogani. Ücretin gerçekten düsük olabilir. Ancak sen verimini düsürdügünde isyeri çok az zarar görür. Esas zarari sen kendin görürsün. Bu kisir döngüye bir kez girdin mi çikman çok zor olabilir. Vitesi bilerek, kendi potansiyelinin altina düsürdügünde beyin hücrelerinin
suyu çekilir. Gençligin dinamizmini kaybeden ve bir erken emekli adayi gibi olursun. Sen elinden geleni yaptiginda kiymetini bugün anlamiyorlarsa, yarin muhakkak anlarlar. Burada degerin bilinmiyorsa, baska bir yerde bilinir.
4-Diplomaya aldiktan sonra da mi okuyacagiz. Bu kadar bilgi bana yeter. Tam agza biber koyulacak bir söz. Tüm kosullarin hizla degistigi bir ortamda, yenilikleri izlemedigin takdirde geride kalirsin.
5-Müdürüm beni anlamiyor. Sef de nedense bana takti. Müdürün isi basindan askin. Seni anlamaya pek vakti yok: Zaten onun da kendine göre kirk tane sorunu var. Baska bir isyerine gitsen de durum perk farkli olmayacak zaten. Kendi isini, üretimini ve yaraticiligini masanin üstüne koydugunda herkes seni bal gibi anlar. Aglayip, sizlamak, sürekli bahane ve mazeret üretmek sana hiçbir sey kazandirmaz.
6-Ben tek basima ne yapabilirim ki. Zaten kimse yeni bir sey üretmiyor. Sorunlara, zorluklara hemen teslim olma. Her sorunun muhakkak bir çözüm yolu vardir. Düsündükçe sen de bir çikis yolu bulabilirsin. Araziye uyup, "böyle gelmis böyle gider" dersen ilerideki
masadaki "dinazor"dan bir farkin kalmaz.
7-Bu isi hiç mi hiç sevmiyorum! Eskilerin dedigi gibi, "Ask olmadan mesk olmaz". Sen isini sevmiyorsan, isin de seni sevmez. Isine sarilmadigin takdirde kariyer merdiveninde yükselmek hayal olur. Çünkü isteki yaraticilik ve yüksek performans, ancak gönüllü
çalisildigi takdirde ortaya çikar. Beyin ancak yürekten güç aliyorsa bir seyler üretebilir.
8-Yarin kendime yeni bir çalisma programi hazirlayacagim. Babanin yillardir söyledigi gibi, bugün baslanmayan bir ise yarin da baslanmaz. "Yarin" dedikçe günler, aylar, haftalar çok çabuk geçer. Bir de bakarsin ki kariyerinde tur kaybederek sonuncu
olmussun. Dagarciginda bir seyler varsa, hemen yapmaya basla. Hemen, simdi!
9-Ah bir "green card" alabilsem! Sorunlar ve gerekli çözümler senin zayif omzuna agir geliyor. Kaçmak, yepyeni bir ortamda, yeni bir hayata baslamak istiyorsun. Ancak Amerika'da da hayat kolay degil. Üstelik orada elemanlardan beklenen çalisma standardi,
buradakinden daha yüksek. Ayrica disari giderken, zaaflarini, hatalarini Atatürk Hava Limani'nda birakamazsin. Onlar da seninle gelecek. Sen aliskanliklarini degistirmedikten sonra ne yapsan faydasi yok. Sairin dedigi gibi "Baska diyarlara, baska denizlere giderim, dedin. Bundan daha iyi bir kent vardir nasil olsa... Yeni ülkeler bulamayacaksin,
bulamayacaksin yeni denizler... Hep ayni kente varacaksin. Baska bir kent bekleme sakin..."
10-Raporu bir kez daha okumaya gerek yok. Yanlis varsa biri düzeltir herhalde... Üzerine aldigin her isi eksiksiz yapmaya çalis. Kendi yanlislarini kendin bul, onlari baskasinin yakalamasina firsat verme. Mükemmellige belki kimse ulasamiyor ama yine de sen eksiksiz ve hatasiz bir ürün ortaya koymaya çalis. Ürünüm, isin, giderek hayatin kalitesinin, bir ekstra emekle, bir fazladan "özen"le yükselecegini hiç aklindan çikarma. Vasatlik, siradanlik ve özensizlik, seni hiç bir zaman teslim almasin.
--------

BAŞARILI OLMA KURALLARI

Mesajlar:  Bir Hint dergisinde insanların başarılı olabilmesi ve iyi bir insan özelliğini kazanabilmesi için aşağıda verilen on altın öğüde uyulması gerektiği ifade edilmektedir.
Düşünmeye vakit ayır;
Düşünce güç için kaynaktır.
Eğlenceye vakit ayır;
Eğlence gençliğin sırrıdır.
Okumaya vakit ayır;
Okuma bilginin pınarıdır.
Duaya vakit ayır;
Dua, güç anlarda direnmenin desteğidir.
Sevmeye vakit ayır;
Sevme yaşamı tatlı kılandır.
Anlaşmaya vakit ayır;
Anlaşma hoşgörünün anahtarıdır.
Gülmeye vakit ayır;
Gülme ruhun müziğidir.
Vermeye vakit ayır;
Verme günün aydınlığıdır.
İşini yapmaya vakit ayır;
İş, huzurun kaynağıdır.
Teşekküre vakit ayır;
Teşekkür, yaşam pastasının kremasıdır.
SUÇATIHABER BAŞARILI GÜNLER DİLER...


**